Bir Süryani Kilisesi hikayesi vesilesi ile iki ailenin örnek dayanışmasına dairdir…
Radikal gazetesinin haberine göre, “İstanbul’da kilise yapmak için yıllardır arazi arayışında bulunan Süryanilerin girişimleri nihayet sonuç verdi. Cemaatin talebini inceleyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi geçen günlerde tarihi bir karar alarak bir kilise inşaatı için onay verdi. Henüz inceleme aşamasında olan proje Koruma Kurulu tarafından onaylanırsa Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir kilise sıfırdan inşa edilmiş olacak” deniliyor. Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sait Susin yok dese de Belediyece Yeşilköy’de tahsis edilmeye çalışılan yer ise Latin mezarlığı.
Bu haber bize yine bir şey hatırlattı. Biz bildiğimizi söyleyelim de isteyen ne gibi hisse çıkartır bilinmez. Konuya şöyle bir giriş yapalım:
Diyarbakırlı Nedim Pirinççizade [Pirinççioğlu] ve Mardinli Yakubi Süryani Abdunnur Aydıner’in bir asra yakın takdire şayan bir dostlukları vardı. Pirinççizadeler 1915 Soykırımında Diyarbakır vilayetinde başrolü oynayan bir ailedir. Aydıner de bu soykırımın mağduru olan bir halkın mensubu. İki ayrı tarafın mensubu olmaları birlikte davranmalarını etkilemiyor!
1940’lı yıllarda Pirinççizadeler Diyarbakır’dan İstanbul’a göç ederler. Aynı tarihlerde Abdunnur Aydıner ailesi de Mardin’den İstanbul’a göç eder. İki aile sıkı bir dostluk içindedir. Öyle ki, bu sıkı dostluklarını ortak bina inşa ettirerek, aynı apartmanda ortaklaşa ikamet etmeye kadar vardırarak perçinlerler. Teşvikiye Ihlamur yolundaki bina gibi, Göztepe’deki ahşap köşkte de Pirinççizade ile Aydıner ailesi ortaktır.
Nedim Pirinççizade ve Abdunnur Aydıner’in vefat etmelerine rağmen ailenin dostluk ve dayanışması bozulmaz, çocuklar dostluklarına ve ortaklıklarına devam ederler. Bu dayanışmayı kıskandığımız düşünülmesin. Sadece örnek bir dostluk olduğunun altını çizdik.
Pirinççizade ve Aydıner’i tanıtan bu kısa girişten sonra kilise meselesine gelelim:
İstanbul Yakubi Süryani Kilisesi bülteni olan İDEM Dergisi 2004 yılı Mart ayı sayısında (No:6), 1959 yıllarında Tarlabaşı Yakubi Süryani Kilisesi yönetiminde bulunan Fehmi Kavak ile yapılan bir röportaj yer alır: …Kilisemiz ahşaptı onarılması gerekiyordu, o yıllarda Ankara’ya Abdunnur Aydıner ve Nedim Pirinççizade gittik. Nedim Bey bakanlıklarda ve devlette olağanüstü bir güce sahipti.
O dönemin Bakanı olan Fatin Rüştü Zorlu ile dostumuz Nedim Pirinççizade aracılığıyla görüştük, kiliseyi yıkıp yeniden yaptırmak istediğimizi söyledik. Bakan bize “kanun ve Lozan antlaşmasına göre yasaktır. Ama ben gerekli makamlara tembih edeceğim, kimse size karışmayacaktır, gidin ve istediğinizi rahatlıkla yapın” dedi. Hakikaten dostumuz Nedim Pirinççizade sayesinde bize kimse karışmadı. Kilisenin inşaatını yeniden projelendirip ruhsatsız inşa ettik, kimse karışmadı.”
Kilisenin inşaatı yaklaşık üç yıl sürdü ve hiçbir resmi makam tarafından rahatsız edilmedi.
Süryani halkının 1915’e dair bir sesinin çıkmamasında bunun bir etkisi olup olmadığını sorduğumuz düşünülmesin tabii ki onu sormadığımız gibi bu kez yapılacak kilise inşaatı için [bay %10 yerine] kimin tavassutu ve kefaletinin(!) sağlandığını da sormuyoruz. Biz kilise inşaatı dolayısıyla örnek bir dayanışmaya dikkat çekerken, bir başka yanlışlığa daha dikkat çekmeye gereksinme duyuyor ve uyarıyoruz. Adana Ermeni mezarlığının üzerinde yükselen Sabancı camisi gibi Aya Stefanos’taki Latin mezarlığında da Süryani kilisesi yükselmeden gerekli duyarlılığın gösterileceğini ummak istiyorum. Umarım anlaşılırım…
Kaynak: www.demokrathaber.net , SAİT ÇETİNOĞLU ; Fotoğraf: Star Gazete, Şenol Baştakar
Güncelleme Tarihi: 18 Aralık 2012