Su, bir anne gibi sardı bereketli kollarıyla Mezopotamya ovasını. Çünkü bilinen en eski uygarlığı orda doğuracaktı. Vaftiz edecekti onu ve Süryanilerin Mezopotamyalı atalarını. Uygarlık bundan binyıllar önce su ile başladı.
Hıristiyan toplulukların büyük bir kısmında, bireyin ilk dinsel töreni su ile yapılır ve buna "vaftiz" adı verilir. Uygarlığın doğuşu da, ilk tören gibi, Süryanilerin mezopotamyalı ataları tarafından, bundan 5000 yıl önce vaftiz edilmişti.
Vaftiz sözcüğü ‘’suya batırmak, yıkamak’’ anlamına geliyor. Kökeni Yunanca ‘’vaptizo’’ dur. Vaftiz ile birlikte kişinin eski hayatı ölür. Su ile yıkanarak eski günahkâr hayatından arınır. Yeni kutsal hayatına başlar. Tıpkı su ile yıkanan mezapotamyanın yeniden doğduğu gibi, Süryaniler de su ile yeniden doğarlar.
İnsanoğlunun yeryüzündeki en önemli iki devrimi "tarım" ve "endüstri"dir. Tarım devrimini yaratan olgu ise suyun kontrol altına alınmasıydı. Mezopotamya bölgesinde yer alan Fırat ve Dicle nehirlerinin bazen taşması ve bazen de kuruması bölge insanını kanallar ve setler yapmaya sevk etti. Böylece bataklıkları kuruttular, kuruyan çorak topraklarda ise düzenli bir sulama tekniği geliştirip verim aldılar. Bu yapının kurulması ve bakımı ise bir siyasal bağlılık, gelişmiş bürokrasi ve yönetim teknikleri yarattı. Böylece uygarlığın ilk temelleri su ile “vaftiz edilmiş” oldu.
Mezopotamya’nın su ile ilişkisi sadece insanın suyu yönetmesi ile açıklanamaz. Aynı zamanda su, o bölge halkı için en önemli teolojik öğelerden biriydi. Sümer kozmogonisinde her şey sudan meydana gelmiştir. Sümer mitolojisi varoluş kavramını “ilksel denizden” türeyen yer ve gök kavramlarına bağlamıştır. Sami dilinde Ea, Sümerce’de ise Enki olarak bilinen bilgelik ve sihirbazlık tanrısı su ile özdeştir. Sümer insanının su tanrısı Enki’ye olan yakınlığı, Enki’nin büyük tufanda insanlara yardım etmesi yani onlara haber vermesi ile ilgilidir. Sümer mitolojisindeki büyük tufan ile Hıristiyanlık inancındaki büyük tufan benzeşmesi, Musa peygamber ile Sümerce’de Ziusudra olarak bilinen ölümsüz varlığın hikâyelerini de yanyana koyar.
Tüm bilgeliği ve zekâyı kendi bünyesinde toplayan suyun tanrısı Enki, Sümer tapınaklarında kap içinde konulan bir miktar kutsal su olarak sembolize edilirdi. Büyüsel etkiler onun yardımı ile elde edildiğinden bu sudan içenlerin iyileşeceğine inanılırdı.
Enki’nin büyüsel etkilerine benzer bir inanış eski Yunan mitolojisinde de kendisine önemli bir yer bulur. Styx nehrinde vaftiz olan yarı tanrı Aşil’in ölümsüz oluşu, hatta vaftiz sırasında suya değmeyen topuğundan zehirli bir okla vurularak öldürülmesi suyun kutsallığının yüz yıllar sonra bile korunduğunun önemli bir ispatıdır.
Fakat Hıristiyanlar için en önemli vaftiz, hiç kuşkusuz Mesih İsa’nın vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilişidir. Bu kutsal an Ürdün’deki Şeria nehrinde gerçekleşmişti. Süryaniler bu güne ‘’Denho’’ (Doğuş) adını verirler. Altı ocakta kutlanır. İçine, Mesih İsa’yı sembolize eden haçın batırıldığı su, evlerine götürmeleri için ayine katılanlara dağıtılır.
Su, Süryanilerin diğer bazı dini kutlamalarında da rol alır. Mesela Hamşo Droze (Sırlar perşembesi) bu geleneklerden biridir. Süryaniler, Mesih’in öğrencileri ile birlikte yediği ‘’son akşam yemeği’’ gününü ayinlerle anarlar. İsa Mesih bu son gününde, kendisini ele veren Yehuda’nın ve diğer öğrencilerinin ayaklarını yıkamıştı. Mesih İsa’nın gösterdiği sonsuz sevgi, hoşgörü ve tevazunun hatırlanması için seçilen kişilerin ayakları da ruhaniler tarafından yıkanır.
İsa Mesih’in öğrencilerine Kutsal Ruh’u verdiği gün ‘’rişeş’’ olarak bilinir. Bir diğer adı pentekost ya da pantikostidir. Büyük kıyamdan (paskalya) elli gün sonra kutlanır. Ayin sırasında kutsanmış suya ceviz yaprağı batırılır ve topluluğun üzerine serpilir. Ayinde kullanılan su Kutsal Ruh’u temsil eder. Ayinden sonra, kilise dışında da Hıristiyanlar, birbirini ıslatarak kutlamaya devam ederler.
Milattan önce 3000’li yıllarda, atalarımız suyu nasıl kontrol edeceklerini öğrendiler. Kanallar, setler ve barajlar yaptılar. Su, onu kontrol edebilen bu insanlara matematiği, yapı tekniğini, zaman ve mekân hesaplamalarını, aritmetiği, geometriyi, ay ve güneş tutulmalarını, takvim oluşturmayı öğretti. Bu hesaplamaları, teknikleri ve takvimi bir şekilde hala kullanıyoruz.
Su, dini ayinlerimizde kullandığımız en önemli simgelerden biri hala. Binlerce yılın sonunda, atalarımızdan çok daha ilerdeyiz. Fakat bunca teknolojik ve bilimsel gelişmeye rağmen sularımızı kirletiyor, özensiz ve savruk bir şekilde tüketiyoruz. Modern dünyanın üretim – tüketim anlayışı dünyamızı hızla yok ediyor. İnanılmaz bir hızla tüketilen sanayi ürünleri, çöp dağları yaratıyor. Atalarımızın binlerce yıl önce uygarlıklar kurduğu tarihi kentleri bir barajın altında bırakabiliyoruz. Bize verdiği kadim değerleri, suya geri veriyoruz. Oysa bu kentlerin kadim insanları bataklığı kurutmuş, çorak toprakları işlemişti.
Önce su vardı. Her şey su ile başladı. (Samuel NOAH KRAMER)
Güncelleme Tarihi: 1 Mart 2011