Mezopotamya halklarının mitolojisi ve efsanelerinin her geçen yüzyılda halklar arası barışın,baskı ve zulüm gördüğü coğrafyalarda ve birlikte yaşamın paylaşıldığı yerlerde çıkar çatışmalarının adaletsizliklerin hüküm sürdüğü kavga ve savaşların kısacası iktidar arayışlarının tek elde toplanmak istendiği ve bu uğurda nice canlara kıyıldığı toplumlarda ’’Direniş çiçeklerinin açması kaçınılmazdır.’’ Doğada toprağın uyanışına tanık olmanın,insan ve doğa sevgisiyle bütünleşmenin Mardin Halkları olarak Kalemizdeki birlikteliği kültürel zenginliklere farklı renklere dönüştürmenin bir anlamı ve ifadesi olmuş ve festivallere dönüşmüşse de Hassit Merenê birlikteliğinden başkası değildir.
HASSİT MERENÊ ÖNCESİ
Toplumların mitolojik ve efsaneler tarihi günümüze kadar dilden dile toplumsal yaşamın gereksinimlerine uygun düşecek şekilde kabul gördüğünün kardeş halkların zor ve zorbalıklara karşı vazgeçilmez birlikteliği öz savunma gücü olmuştur.
Mezopotamya Mitolojisinin Alfabe ve sözlüğü,Ninowa’da zalim Dehak’a karşı direnişi olan Newroz’u,Hz.Musa’nın Firavun’un zulmünden kurtardığı halkıyla ’’I’d-Il Kalendes’’ Kalendes Bayramı,Süryani ve Ermeni halkların ’’Doğuş,Kutsal Doğuş’’ veya ’’Milat Yortusu’’ gibi saldırı ve zulüm sonrası kurtuluşlarını bayram sevinci diye birlikte paylaşırken Arap ve Arap Alevilerin birlikte yaşamlarını paylaştıkları halklarla ’’Ras-Il Senê veya ’demi,İ’dil Kıddes’’ gibi kültürlerin toplumsal karşılıkları halklar arasında hep birlikteliğe,ortak sevinçlere ve kalıcı barışlara neden olmuştur.
HASSİT MERENÊ’YE GİDERKEN
Yeryüzünün hiç bir coğrafyasında devlet tanımı yapılmamışken Mezopotamya’da fiili devletin zalim bir kralın insiyatifinde masum insan ve ekolojiye karşı amansız saldırıları nedeniyle Aryenlerden bölgemiz yerleşim birimlerinin tepelerine doğru yavrularıyla yollarda ’’kamis’’ (deri) değiştirerek gelen yılanların,yuvalandıkları güvenli gördükleri yerlerden biri de yüksek tepeler üzerindeki doğal kayaların oluşturduğu Mardin Kalesi olmuştur.
Kürt,Arap ve Asuri halklarının birçok rivayetine göre kral zulmüne karşı doğanın,canlılarıyla birlikte kalkışmasının ortak değerlerini köydeki bir kuyudan ya da Mardin’deki ’’Dere-L Belsık’in’’ Belsık Deresi’nin mağaralarının birinden Mardin Kalemize doğru kıvrılarak sürünen Şahmeran’ın yavru yılan yuvalarına yapılan saldırıların gerçekleşmesine kadar evcilken,yok edilmeye başlandıktan sonra da doğal refleksleriyle canları pahasına da olsa kendilerini savunmuşlardır.
Bir başka rivayete göre ise aradan geçen yüzlerce yıl sonra el değiştiren Mardin Kalesi,13.yy ilk yarısında Artuklu Beyliği döneminde uygulamasını yakın tarihe kadar görüp sivil tarihçilere göre inanç gereği ’’Yılanların öcüne’’ dönüşen karşı saldırı ve sokmaları sonrasında halkın güvenliği için Zinciriye Medresesi’nden Ulu Cami’ye kadar biri kalın bir diğeri daha ince iki zincir’in yılan ve akrep sokmalarına karşı rahatlama sağladığını bugünkü Mardin Arap halkının hafızasında olup çoğumuz derlediklerimizin günümüzde yaşlılarımız tarafından bu gün de anlatılmakta olduğunu biliyoruz..
Bu gün için Mardin’de yılan ve akrep sokmalarına karşı halka yöneltilen soruların karşılığı verilirken,teklemeden söylenen,ifade edilen:
’’Mın-len şabatu zınêcir-ıl hayyê vıl a’krap mabaka emen fi hel beled.’’
(Yılan ve akrebin zincirleri çalındığı için bu şehirde güven kalmadı.)
HASSİT MERENÊ BAHARINI YAŞARKEN
Her mevsimin kendini dayattığı ısıda tüm belirtilerini olmasa da birçoğundan yoksun bir sonraki mevsimin altyapısını hazırlayarak tüm canlıları da bu hazırlıkların içine katarak etkiler.Gücünü ve hızını görücüye çıkarıp etkilerini yayarak muktedir olmak için bir görünür ya da görünmez olup renkten renge dönüşüp alevlenerek yakar ve yıpranarak yerini bir sonraki mevsime,mevsimin yaptırım gücüne ’’istemeye istemeye’’ de olsa konumundan vazgeçmeden,taç yaprağını atmamak için inat eder.Birden şimşekler,yıldırımlar ve yağmur getiren bulutlar,olacak gelişmelerin oyasını örerken kalemiz önce kaneviçemize sonra halkların rengarenkliliğiyle gökkuşağına dönüşür.
Gökkuşağı gibi farklı kültürlerden insanları bir araya getirenlerin önceliği sevgiye,farklılıkların mirasına sahip çıkmaya sözde kalmamasına,güvencelerden yoksun bırakılmamasına,geleceğin birlikte yapılanması,ortaklaşabileceğimiz mevsim ve iklimlerin gerekliliğini kucaklayarak ’’Hassit Merenê’ye’’ Toprağın uyanışına,Meryem Ana’nın doğum sancılarıyla uyanışına gibi anlam kazanımlarıyla dile gelen Mardin Kalesi,bu uyanışın kapsayıcılığıyla karşı duruş sergileyenlere :
’’Ene le trani ıkleyl u kelil,ene Kal’ıt Mêrdin.’’
(Beni ufak-tefek görme,ben Mardin Kalesi’yim.)
Derken,bir zamanlar halkların birlikte savunduğu yer olduğunu kibirlenmeden Kadim Mardin işlemesi ve oya ilmeği inceliğiyle halklarını küçümseyenlere :
’’Ene cavhara û verdê, semeni iksir û vezni sekil.’’
(Ağır ve çok pahalıyım,hem cevher hem de gülüm.’’
Aslında küçümsenen dile gelen kalemiz değil,değersiz kılınmak istenen Mardin halklarının birlikteliği olmuştur.Bu nedenle Hassit Merenê tüm halklar için kapsayıcı ve birleştirici olurken festival renkliliği ve duygularıyla yerel sanatçıların beste ve şiirlerine hep konu olmuş,gönüllerde kalarak unutulmamıştır.
Nisan’ın ilk haftasında en güzel yerel giysilerle Mardin Kalesi’ne üç koldan ya da Mardin halklarının ifadesiyle ’’Üç kapıdan fethine çıkardık Hassit Merenê’nin.’’
Kaleye çıkanların festival havasındaki karşılıklı ’’Rêhanê’’ ya da ’’Kesirteyn’’ iki kırmayı oynayanlar,’’Kahvê mırra’’ acı kahve içenler,kırgınlıkların onarımı için fincan falına bakanlar,kamıştan çocuklara kaval yontanlar,dolan kar havuzlarını halkların dikkatine sunanlar,tüm bu güzellikleri birlik ve dayanışmayı kısacası Hassit Merenê’yi bir başka deyişle : ’’Barışımızı elimizden aldılar,çaldılar.’’ diyorlarsa,görmemek ya da görmemezlikten gelmek mümkün mü?
HASSİT MERENÊ’DE SEVGİ VE BARIŞ
Bu gün için altmış yaşlarında olan her Mardinli hemşehrimizin bu sevgi ve coşkuyu hep birlikte en az 5/6 Hassit Merenê festivaline tanık olmuş,yaşamış şanslı bireyler olarak 1965’e kadar yavaş yavaş ’sözde güvenliğin’ muhasarasına alınarak,Uluslararası Cenevre Sözleşmesi’ni ihlâl ederek ABD ve NATO’nun stratejik ortaklığı gerekçeleriyle günümüze kadar uluslararası işgalin altında olup her seçim öncesinde ısıtılıp yerel ve ulusal basında sonra da seçim nedeniyle gelen başbakanlara veya belediye başkanlarına söyleterek:
’’Kalemizi oluşturan kayaların kopma tehlikesi ve ödeneğin gecikmesi nedeniyle seçim sonrasına kaldığı...’’ Ya da:
’’Kale istinat duvarlarının bitiminden hemen sonra Kalenin halka açılacağı....’’ Veya bir başka seçim öncesinde de:
’’Askeri üssün seçim sonrasında başka mevziye taşınarak seçimin ardından halka açılacaktır...’’ Ve yine seçim öncesi:
’’Mardin Kalesi’nin restorasyonu 20 milyon tl’ye mal olacak ve birkaç ay içinde açılacak...’’ Diyen görevlendirilmiş valiler.
2009,2011 ve sonrası 2014’ün seçimlerine giderken Mardin Kalesi’yle ilgili ’’Halka açılacak.’’ haber ve söylentilerine bakarak,parsellendiğinin üstünü örterek bugüne kadar halka gerekçelerinin ifade edilemediğinin fiilleri içinde Kaleyi de birlik ve barışı tanımlayan dayanışmayı da saldırılara karşı direncini zayıflatmaya sistematik ve oyalamaca taktikleriyle bugünün seçimlerine suskun kalmış Mardin Halklarının hep suskun kalacağının hesabı içinde Hassit Merenê’yi de çalarak ya da üstünü örterek arsa,tarla veya özellere yazlık/köşk ruhsatı vererek mimari dokusu ve görüntüsüne helal getirerek bir kenti halklarının farklı kültürleriyle küllerini savurmaya çalışırken artık Hassit Merenê direnciyle yeni birlikteliklerle halkların kendi demokratik özerkliğiyle gerçek sahiplerine varacağının yakın olduğunun müjdesini ’’Hakkımız.’’ diye halklarımızla paylaşmanın zamanı geldi,diyebiliriz.
Bu gün için ’’Barış Süreci’nin’’ askıya alındığı ya da ’’Demokratikleşme Paketleri’’ diye tek taraflı sürecin yasal zemininin oluşturulamadığı aksine yargı erkinin tek elde toplanmasına,basına,sosyal medyaya ve muhalif düşünce farklılıklarına yapılan saldırı ve yasakların biricik Mardin Kalesi’nin,Hassit Merenê’sinin içini boşaltarak,halkların zulme karşı dirençlerini kırarak,Hassit Merenê’ye mal etmek istedikleri :
’’Cım’ıt ıl heyyet’’ (Yılanların Cuması) yerine ’’cım’ıt ıl zıb’’ (kurt cuması)
’’Arba’at ıl şecar’’ (Ağaçların Çarşambası) yerine ’’Isneyn ıl keleb’’ (çılgınca eğlence’’ diye, ya da:
’’Seset ıl A’fet’’ ( Doğal Afetler Salısı) yerine de ’’cım’ıt ıl batarê’’ (Tenbellerin cuması)’na dönüştürmeye çalışarak halkların kaleleriyle uyanışlarının üzerine adeta ölü toprağı dökerek günümüzün kültürel renkliliğini kara bulutlara çevirip parsel parsel değerinden kaybederek,halkları kaleden ve Hassit Merenê direniş ve sevinç festivallerinden etmeye çalışarak bayramlarından ve ekolojik değerlerinden ayırarak veya köreltilerek ’’Nereye kadar?’’ demenin zamanı Hassit Merenê.
Aslında Hassit Merenê’nin çarşambası,perşembesi,cumartesi ve pazarları da vardır lâkin kafa karışıklığı yaratarak bir araya gelip kendi kimliklerini birlikte özgürce yaşadıkları için elli yıl öncesinden Hassit Merenê’ye ’’Yasak!’’ denmiştir.
Hassit Merenê kültürünü savuranların,halkların Mardin Kalesi’nde bir araya gelip güç olmasından korkanların,Merenê’nin (Mardin’in,Meryem Ananın, toprağın) uyanışında ilkel kalıtımsal yasaklarından bir halkayı daha söküp,atmıştır.
Birçok inancın ve kültürün Mardin Kalesi’ndeki Hassit Merenê’si farklıdır.Eksik bulup katkı yapacak kimlikleri vardır elbette. Gerdanlıktan koparılıp savrulan incileri toplamak da yıprananı onarmak,kuruyanına can suyu vermek de...
Bütün halkların Hassit Merenê Haftasını kutluyor ve kalıcı barışa vesile olmasını diliyorum.
Yazar: A. Vahap Omuzlar ; Güncelleme Tarihi: 21 Ağustos 2014
KAYNAKLAR
Mardin Süryani halklarından : Henne Çilli (Hanna Germanê),İlliyye Kırılmaz
Arap halkından : Rahmetli ’’Mama makbule’’ (Makbule Güner) ve kızı H.Nazê
Emekli tarih öğretmeni Sabahattin Özer’in ’Merenê Haftası’ derlemeleri
Hatay Denge’den yazar Kenan Kahillioğulları
Yazar Araştırmacı Mevlüd Oruç
Yazar Şerif Köyan
Ve işgal altındaki Kale’nin kendisi ve bu işgalden HASSİT MERENÊ’si elinden alınan halklarımız.