Masanın bir tarafında dosyalar, kitaplar, dergiler, broşürler. Diğer tarafında ise ses kasetleri ve yeni yeni kullanılmaya başlanmış CD’ler. Bir süredir her cumartesi akşamı evimizin salonunda aynı görüntüler tekrarlanmakta. Yazılı kaynaklardan yaralanarak Süryani Kültürü üzerine her hafta bir konu üzerine metinler hazırlayıp bunu bölümlere ayırıyorum. Bir yandan da ses kasetlerinden ve azda olsa var olan CD’lerden seçtiğim şarkıları boş bir kasete kaydediyorum. Gerek not aldığım yazıları gerekse Süryanice şarkılarla doldurduğum kaseti ertesi günü, yani pazar günü yapacağımız faaliyet için hazırlıyorum. Bunları yaparken her defasında yandaki odadan anne ve babamın konuşmalarına kulak misafiri oluyorum. Belli ki yaptığım bu çalışmadan dolayı artık ilk baştaki kadar memnun değiller. Yaşadıkları tedirginlik halleri zaman zaman yanıma gelip beni eleştirme boyutuna ulaşmakta.
Anlattığım bu olay bundan 23 yıl öncesine yani 1997 yılına dayanmakta. Bahsi geçen faaliyet ise pazar günleri hazırlayıp, sunduğumuz ‘’Süryanilerin Sesi’’ adlı bir radyo programıyla ilgili. Bu radyo programı bir grup genç insanın bir araya gelip toplumu için bir şeyler yapma isteği sonucu ortaya çıkmıştı. Önceleri tarih, kültür, toplum konularında yaptığımız sohbetler bir süre sonra pratikte bir şeyler yapma isteğini doğurmuştu. Ve bu istek bizi radyo programı hazırlayıp sunma aşamasına getirmişti.
İstanbul’da yayın yapan Çevre Radyosu’na bir süre önce yaptığımız ziyarette Süryani Kültürü üzerine program yapma isteğimizi belirtmiş ve kendilerinden olumlu yanıt almıştık. Programımız pazar günleri 16.00 -18.00 saatleri arası yayınlanacaktı. İlk program Paskalya Bayramı’nın kutlanacağı gün başlayacak ve her pazar devam edecekti. ‘’Emeğin, özgürlüğün, kardeşliğin sesi , 105.7 Çevre Radyo’’ sloganı ile yayın yapan radyoda Kürtçe, Lazca gibi farklı dillerde programların arasına artık Süryanice de dahil olacaktı. İki saat sürecek program için her hafta bir konu işlemeyi, arada Süryanice şarkılar çalıp, canlı telefon bağlantıları yapmayı kararlaştırdık.
İlk programı aramızda medya hayatına en yakın kişi olan İsa Karataş’la birlikte Turgut Alaca ve Circis Bulut sunacaktı. İkinci programdan itibaren Circis Bulut’un yerine ben geçmiştim. Sevgili İsa Karataş’ın dördüncü programdan sonra ayrılmasıyla göreve ben ve Turgut Alaca devam etmiştik.
Beklenen gün gelmişti. Radyodaydık. Arkadaşlar stüdyoya girip yayına başlamışlardı. Bizde heyecanla içeride yayını takip ediyorduk. Canlı telefon bağlantısı için arayanları Teoman Önder arkadaşımız cevaplıyor ve programa bağlıyordu. Süryani olsun olmasın insanlar sürekli radyoyu arıyorlardı. Kimisi bu program sayesinde Paskalya Bayramı’ndan haberdar olduğunu söyleyip bayramımızı kutluyor, kimisi bir Süryani olarak bu yayından duyduğu memnuniyeti dile getirip bizlere desteklerini iletiyorlardı. Üzerimizdeki tedirginliğin yerini yavaş yavaş başarmanın vermiş olduğu mutluluk almıştı.
Saat 18.00’e doğru bugünkü ve sonrasında tüm programların kapanış parçası olacak Ablahad Lahdo’nun Hano Qritho şarkısı çalınca derin bir oh çektik. Başarmıştık. Bu ilk programa babamda telefonla katılmış, bayram dolayısı ile Kom Moran Men Kabro* sözleriyle konuşmasına başlamış ve Süryanice devam etmişti. Her şey çok güzel olmuştu. Programımız tahminimizin üstünde bir ilgi görmüştü. İnsanlarımızı radyo hakkında bilgilendirme çabalarımız olumlu sonuç vermişti. Özellikle başta Besim Altındağ olmak üzere arkadaşlarımızın kilise çıkışı cemaate dağıttığı el ilanları bunda çok etkili olmuştu.
Diriliş Bayramı’nı konu alan ilk programın ardından ikinci pazar İstanbul Süryanilerini ele aldık. Üçüncü program mayıs ayının ikinci pazarına denk geldiği için dinleyicilerle Anneler Gününü kutlamıştık. Dördüncü programımızda o sene yani 1997’de kuruluşunun 1600. yılını kutlayacak olan Mor Gabriel Manastırını anlatmıştık. Daha sonraki haftalarda sırasıyla Deyrulzafaran Manastırı ,Süryanice Dili ve Tur-Abdin konulu programları sunmuştuk .En son programımızın konusu ise Urfa-Diyarbakır Süryanileri olmuştu.
Geçen her program tecrübemizi bir basamak yukarı çıkarırken, yayında da daha rahat olmamızı sağlıyordu. Çoğu zaman telefonların yoğunluğundan dolayı yayın akışında değişiklikler yapmak zorunda kalıyorduk. Şarkıları seçerken parçaların Süryanice’nin iki lehçesinden de olmasına dikkat ediyorduk. Birçok Süryani dinleyicinin bu program sayesinde ilk defa Süryanice şarkı dinlediğine tanık olmuştuk. Ablahad Lahdo, Juliana Jendo, Babylonia, Habip Musa ve daha nice şarkıcının yorumları ve kilise ilahileri ilk kez radyo sayesinde insanlarla buluşmuş oluyordu.
Programların en güzel tarafı canlı yayın olması ve telefon bağlantıları ile dinleyiciyi kendine bağlamasıydı. Fakat bu telefon bağlantıları aynı zamanda bizde tedirginlik yaratıyordu. Sadece kültür temelinde program hazırlamayı hedefleyen bizler için bu amaç dışında yapılacak bir konuşma veya bir soru istemediğimiz bir şeydi. İlk defa yapılan böyle bir çalışmanın bir takım polemiklere neden olması ilerisi içinde olumsuz bir referans noktası olurdu. Bu konuda yaşanabilecek problemlere karşı Teoman Önder arkadaşımız görev alabileceğini söylemiş ve gerçekten çok başarılı olmuştu. Yayın sırasında gelen tüm telefonları Teoman cevaplıyor ve konuşma sonrası makul gördüğü aramaları bize yani stüdyoya bağlıyordu.
İlk iki üç program sonrası yayınlarımız gerek yurt içinde gerekse diasporada konuşulmaya başlanmıştı. İnsanlarımız büyük bir beğeni ile programlarımızı takip ediyordu. Bu beğeninin yanında az olmakla birlikte eleştiriler de kulağımıza geliyordu. Bu eleştirilerin olacağını radyo programı daha düşünce aşamasında iken biliyorduk. Buda gayet normal idi. İlk defa Türkiye’de Süryani Kültürü üzerine radyodan sürekli bir yayın yapılıyor, Süryanice şarkılar çalınıyordu. Bu olay ister istemez insanlarda farklı duygu, düşünce ve tepkilerin oluşmasına neden olmuştu.
Eleştiri olabilirdi. Ama hakkımızda yapılan eleştiriler ne programların içeriği ne de başarısı ile ilgiliydi. Konu ne yazık ki neden yapıldığı idi. Ve neden biz yapıyorduk. Her yeni program sonrası alınan beğeniler bize güç verirken yapılan eleştiriler ve haksız yorumlar ise üzüyordu. Bir süre sonra ilk programa telefonla katılıp desteğini dile getiren babam bile bu işten sıkılmıştı. Cumartesi akşamları program tekstlerini hazırlarken annemle konuştuktan sonra yanıma geliyor ve ‘’Güzel şeyler yapıyorsunuz ama buna bir son verin isterseniz. ‘’ deyip ayrılıyordu. Farklı zamanlarda üç kez Metropolit başkanlığında vakıf yönetim kurulu toplantısına çağrılmıştık. Her toplantıda dile getirilen şey aynı idi. Bizden yayınlara son vermemiz isteniyordu. Programları toplum için yaptığımızı, yanlış bir şey olmadığını ve olamayacağını, eğer yanlış bir şey varsa da bunu göstermelerini istiyorduk. Ama değişen bir şey olmuyordu.
Hakkımızda gerçekle alakası olmayan o kadar çok yorumlar yapılıyor eleştiriler dile getirliyordu ki üzülmemek elde değildi. Aradan onca yıl geçmesine rağmen yapılan yorumlardan birini hala unutamam. Güler misin ağlar mısın dedirten olay kısaca şu şekilde olmuştu. Toplum içinde sözü dinlenen bir kişiye radyo ile ilgili bir soru sorulmuş kendisi de yayınları uydu üzerinden yaptığımızı dile getirmişti. Halbuki adresimiz çok basitti ve çok yakındık: Halaskargazi Caddesi.No:313 Şişli.
Programların akıbeti konusunda arkadaşlarla oturup bir karar almaya çalışıyorduk. Bu süreçte yayınlarımız da devam ediyordu. Ama artık sıkılmıştık, üzülmüştük. Amacımız toplum için bir şeyler yapmaktı. Ve bunda da başarılı olduğumuza inanıyorduk. Bir süre daha devam ettikten sonra ortak bir karar aldık. Yayınlara son verecektik ve bunu yedinci programda dinleyicilerle paylaştık. Bunu anons edip haftaya son programı yapacağımızı belirtince, dinleyicilerden gelen tepki hep aynı olmuştu :’’Neden?’’
15 Haziran 1997 günü Süryanilerin Sesi programının sonuncusunu yapmak için stüdyoya girmiştik. Farklı duygular içinde yayına başladık. Bir yandan son program olması nedeniyle hüzünlenirken bir yandan da gelen sıcak telefonlar ile teselli oluyorduk. Bir tarafta sebebi dile getirilmeyen kapama isteği, diğer tarafta din adamından öğrencisine, okumamışından bilim insanına insanların gösterdiği ilgi ve destek. Bizim için önemli ve değerli olan bu destek idi. Çünkü bu destek içtendi ve bir sebebi vardı. Saat 18.00'e yaklaşınca kapanış şarkısı olan Hano Qritho'yu son kez çalarak izleyicilerimizle vedalaştık. Her program sonrası gibi bu programın da kayıt kasetini yayın masasında görevli sevgili Emin bize teslim etmişti. Radyoda görevli arkadaşlara yardım ve desteklerinden dolayı teşekkür ederek binadan ayrıldık.
Programa son verdiğimiz günden bu yana oldukça uzun bir zaman geçmişti. Kaset ve kasetçalar devri çoktan son bulmuştu. İnternet denen olgu hayatımızın her alanındaydı artık. Öyle ki radyolar bile artık internet üzerinden yayın yapmaya başlamıştı. Zaman zaman yaptığımız yayın kayıtlarının olduğu kasetlere bakıp bunları arşivlemek gerektiğini düşünüyor ama bir türlü gerçekleştiremiyordum. Derken yakın zamanda ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkileyen covid-19 salgını bu isteğim için bir fırsat yarattı. Bir gün annemdeki radyo kayıtlarının olduğu kasetleri istifledim. Bir kaset dışında bütün yayınlara ulaşmıştım. Neyse ki eksik olan kayıt dayım Turgut Alaca'da ortaya çıktı. Kasetle birlikte Çevre Radyonun afişini de kendisinden alarak kasetleri oğlum Sargon ile birlikte dijital ortama kaydettik.23 yıl sonra artık yayınları dileyen herkes dinleyebilirdi.
Bu arada iki noktaya da değinmek istiyorum. Birincisi babamla ilgili. İlk radyo programımıza katılıp bizi desteklerken, hakkımızda çıkan asılsız yorumlardan dolayı bir baba refleksiyle yayınlara son vermemi isteyen babam sonraları bu programlardan gururla bahsederdi.
İkincisi programa son vermemizi isteyen vakıf yönetimi ile yapılan toplantılarla ilgili. Radyo programına son versek bile bu toplum için yine bir şeyler yapacağımızı belirttiğimizde bize şöyle cevap verilmişti. ''Siz bu programa son verin sonra birlikte çalışırız’'. Bu sözden bu yana tam 23 yıl geçti.....
(*)Kom Moran Men Kabro: Süryaniler, Diriliş Bayramında birbirleriyle bayramlaşırken "Kom Moran Men Kabro" (Mesih Mezar'dan dirildi) ve karşılığında, "Şariroyith Kom" (Gerçekten dirildi) derler.
Süryanilerin Sesi Radyo Programının bütün kayıtlarını aşağıdaki çalma listesi olan linkten dinleyebilirsiniz :