Tiyatroda selamlama hep oyundan sonradır.Doğal olanda budur tabii. Çünkü insanlara ne sunacağını göstermen gerekir. Bitişle verilir selam. Alkışla cevaplanır seyirci tarafından. Ama gerçek hayatta böyle değil. Tanımadığın birinin elini sıkarsın ve ilk kelimede edersin selamını. Sana ne verebileceğini, ona ne sunabileceğini bilmeden.
Yazmakta buna benzer bir iş. Merhaba ile başlamak gerekir. Adettendir. Selamımı aldınız ama hala ne sunabileceğimden habersizsiniz. Bu da bir gayret ister ve şimdiden teşekkür etmeliyim, bu zahmete katlandığınız için. Ama gene de çok böbürlenmeyin. Çünkü işin sonunda sizden bir alkış beklemeden yazıyorum yazımı.
Neden yazdığıma gelince, bu aslında çok rahatsız bir iştir. Hani 'yapmasan da olur' derler ya. Öyle işte. Ama yapmayınca da olmuyor nedense. Bir tür hastalık bu sanki. Çünkü düşününce, garip bi iş yazmak. Temelde bi faydası yok gibi görünebilir ama garip bir his yaratır insanda. Mesela hikaye yazmanın hissi. Başka biri olabilme güdüsü uyandırır bende. Sahibi olduğum bedende hapsolmamış, sanki istenince başka biryerde başka biri olabiliyormuş gibi hissediyorum. Şu an okuduğunuz yazıda farklı bir hissi duyumsuyorum. Beni okuyacak olan herkesle karşılıklı konuşuyormuş gibi hissediyorum. Sanki yanımdasın ve senle konuşuyor gibiyim.
Türkiye'de ki Süryani'ler için bir iletişim platformu yaratmak. Bizim için asıl işlev bu aslında. Yapılan forumlarda da dile getirmiştik. Kimileri katıldı, kimileri uzak kaldı fikrimize. Bu herkesin katılabileceği bir platform. Bir kestirme yol gibi. Görüşlerini belirtmek için herkesin bir araya gelmesini beklemeden, benle ve siteyi ziyaret eden eden herkesle sohbet. Tek kusurum sana bir bardak çay ikram edemiyor oluşum. Onu da bir araya geldiğimizde içeriz.
Girdiğiniz bu sitede neler bulacağınız bizim isteklerimiz ve sizin katılımınızla oluşacak. Neyi istediğinizi bilmeden başlıyoruz şu an. Selamınızı borç alıyoruz. İlk yazımızı ödünç veriyoruz. Bizim için katılım gerçekleşti. Artık size düşen bizi yanıtlamaktır. Ne istediğinizi yada neyi istemediğinizi bize sunmaktır. Her fikre ve her yazıya saygılıyız ama bu yazılan her şeyi uygulayacağımız anlamına gelmemeli. Bizimde bir seçimimiz var. Rüzgar koca kaleyi eritir zamanla. Sazlıklar rüzgarda eğildikleri için kırılmazlar. Ne kale gibi boş bir gururla dikilmeli rüzgarın karşısına nede yönünü rüzgarın belirlediği sazlıklar gibi olmalıyız. Kendimiz gibi olmak ama öğrenmek, anlamak ve değişmek bazen. Belki bazen, rüzgara yönünü vermek.
Şlomo.