Ve eski bir denizcinin yüzüne benzeyen taşlarına da.
O, halkın ruhundan yapılmış bir şarap.
O, anavatanından bir ekmek ve yasemin esintisi.
Peki şimdi ne hâlde onun tadı?
O, ateş ve duman tadında şimdi.
Beyrut’un olsun!
Külden bir zafer Beyrut’un olsun!”
Yukarıda yer alan sözler Le Beirut adlı şarkıda geçer. Müziğini Rodrigo’nun Gitar Konçertosundan alan Le Beirut şarkısı, 15 yıl süren Lübnan İç Savaşında insanların yaşadığı acıları, Beyrut’a olan bağlılığı ve en önemlisi barışa olan özlemi anlatır. Şarkıyı yorumlayan ise Arapların Sefiresi (Sefiret Ül Arap) olarak anılan Feyruz’dur.
Feyruz, Mardinli Süryani -Ortodoks bir baba (Wadi Haddad) ile Süryani – Maruni bir annenin (Lisa El Boustani) dört çocuğundan biri olarak 1935 yılında Lübnan’ın bir dağ köyü olan Jabal al Arz’da dünyaya gelir. Gerçek adı Nouhad Wadie olan Feyruz’un müzikle olan yakınlığı çok küçük yaşlarda başlar. Muhafazakâr babanın müzikle ilgilenmemesini istemesine rağmen ısrarı sonucu önce okul korosuna katılır, ardından Beyrut Konservatuarına yazılır. Konservatuarda Beyrut Radyo Müdürü Halim El Roumi’nin dikkatini çeker ve onu radyoda şarkı söylemeye ikna eder. Nouhad’ın sahne adını belirler, ona Arapça’da umudun rengi olan turkuaz anlamındaki Feyruz adını takar. Feyruzun ilk bestelerini yapan Halim bir süre sonra onu Rahbani kardeşlerle tanıştırır. Çok sesli batı müziğini Arap müziği ile harmanlayan Rahbani kardeşlerle başlayan birliktelik onun ününü daha da artırır. Kardeşlerden Mansur söz yazarken, daha sonra eşi olan Assy besteleri hazırlar. Feyruzun Rahbani kardeşlerle olan birlikteliği onu müzik dünyasında bambaşka yerlere götürür.
1960’lı yıllar Feyruz’un en popüler olduğu dönemdir. Arap coğrafyasında bir çok radyo istasyonunda onun şarkıları çalar. Sabah saatlerinde şarkılarına ayrılan programlar ‘’Feyruziyat ‘’olarak adlandırılır. Türkiye’de Suriye ve Lübnan radyolarının dinlenebildiği güney ve güneydoğu bölgelerinde insanlar onun şarkılarını dinler. Verdiği konserlere Müslümanı, Hristiyanı, Sünnisi, Şiisi, Marunisi, Dürzisi katılır. Kozmopolit coğrafyanın her kesimi tarafından sevilen ender insanlarından biri olmuştur.1969 yılında Cezayir Başkanının huzurunda şarkı söyleme davetine ‘’Benim şarkılarım halkım içindir, kendini seçilmiş diyenler için değil’’ diyerek rededer.
Feyruz ,1967 Arap-İsrail Savaşı yenilgisiyle Kudüs için bir şarkı okur. Rahbani Kardeşler’in senfoni orkestrası eşliğinde okuduğu şarkının adı Şehirlerin Çiçeği’dir.Araplar için Kudüs o kadar önemlidir ki şarkı o coğrafyadaki tüm grupları derinden etkiler .
1975 yılında patlak veren Lübnan iç savaşında ülkesini terk etmez. Savaş süresince bir tarafın yanında yer almayarak Lübnanlılar için birlik sembolü olur. Beyrut’un Müslüman tarafında bir, Hristiyan tarafında bir olmak üzere iki evi olan Feyruz, Petra Operası dışında ülkesinde hiç konser vermez. Ama gerek Arap dünyasında gerek Avrupa ve Amerika’da verdiği konserlerle sesini duyurmaya devam eder . Verdiği konserlerde kapanış şarkısı hep aynı olmuştur: Bhebbak ya Lebnan (Lübnan Seni Seviyorum)
Lübnan iç savaşında taraflardan kim kazanırsa kazansın zaferlerini radyolarında Feyruz’un şarkılarını çalarak kutlarlar.1986 da savaş devam ederken eşi Assy Rahbani hayatını kaybeder. Çatışan taraflar arasında, cenaze töreninin sorunsuz olması için üç günlük ateşkes ilen edilir. Bundan dolayıdır ki ‘’Feyruz şarkı söyleyince, silahlar susar’’ denir.
Feyruz’un eşi Assy Rahbani’den dört çocuğu olur. Kızları Layal 1987’de beyin kanamasından genç yaşta ölür. Oğulları Hali menejit nedeniyle çocukluktan beri felçli olarak yaşar. En küçük çocukları Rima fotoğrafçı ve yönetmen büyük oğlu Ziad ise babası gibi müzisyen ve besteci olur.
Lübnan İç Savaşında birçok yerden gelen tekliflere rağmen ülkesini terk etmeyen Feyruz, Nassam Alayna el Hawa adlı parçasında bir şekilde ülkesini terk etmek zorunda kalmış, gurbette yaşayan insanların doğduğu topraklara duydukları özlemi anlatır. (Şarkı Türkçeye Kim Kimedir Bu Dünya olarak aranje edilmiş ve Kamuran Akkor tarafından söylenmiştir.)
…Korkuyorum ey kalbim
Büyümekten bu gurbette
Ve memleketimin beni tanıyamayacağından
Götür beni, götür beni
Götür beni memleketime…
13 Nisan 1975 ‘te başlayıp 21 Ekim 1991 de ateşkesle sona eren Lübnan İç Savaşından üç yıl sonra Feyruz sahnelere geri döner. Doğu ve Batı Beyrutu bir araya getiren Şehitler Meydanında Farklı gruplardan yaklaşık elli bin kişi konserini izler. Yapılan canlı yayınlar ile milyonlar tarafından dinlenir. Dönemin Suudi Arabistan Kralı ‘’Feyruzun sesi Lübnanın kalbinden yükseldi, Lübnan Geri geldi’’der
Rahbani kardeşlerin Feyruz için besteledikleri eserlerde birçok Arap şairinin izleri de bulunur. Bunların arasında Süryani-Maruni şair, filozof Halil Cibran’ın yeri yadsınamaz. Ermiş kitabından bir bölümünün yer aldığı A’tini Al Nay (Bana Neyi Ver) adlı şarkısında Feyruz Halil Cibran’ın dizelerini okur.
…Bana neyi ver ve şarkı söyle
Zira nağmeler sırrıdır varoluşun
Ve neyin iniltisi varlık yok olduktan sonra bile devam eder…
…Bana neyi ver ve şarkı söyle, unut derdi devayı.
Çünkü insanlar suyla yazılmış satırlardan başka bir şey değildir …
Feyruz, küçük bir kızken söylediği ilahiler ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Beyrut Konservatuarında Halim El Roumi dinlediği ilahilerden sonra ondan birkaç şarkı söylemesini ister ve bu sayede müzik dünyasına adımını atmış olur. İlerleyen dönemlerde Feyruz konserlerinde Süryanice ilahilerden örnekler vermeye devam eder.
Feyruz’un kadife sesiyle yorumladığı eserlerin etkisi Arap dünyası ile sınırlı kalmamıştır. Türkiye'ye hiç gelmemesine rağmen burada da yüz binlerce hayran kazanmıştır. Gazeteci Murat Yekin bir yazısında Feyruz’u 1980 öncesi ODTÜ yurtlarında Filistinli öğrenci arkadaşlarının kasetlerinden dinlediğini anlatır. Türkiye’de birçok insanın ezbere bildiği şarkılar, Rahbani Kardeşlerin hazırladığı eserlerin aranje edilmiş halidir. Bu parçalar pek çok sanatçının yıldızını parlamasında etkili olmuştur. Bunlardan El Bint Cebeliya adlı şarkı “Böyle Gelmiş Böyle Geçer” adıyla aranje edilmiş, Gönül Akkor ve Deniz Seki tarafından yorumlanmıştır
Bu şarkının yanında Türkçeye uyarlanan ;
Ajda Pekkan’ın
Sana Neler Edeceğim “Ka’an Ezzaman”,
Tanrı Misafiri “Tariq El Nahl”,
Yere Bakan Yürek Yakan “Akher Eyam El Saifeia”,
Ferdi Özbeğen’in
Elini Sallasan “Ya Nassini”,
Bir Düşmeye Gör “B’Hebbak Ya Lebanon”,
Kurumuş Bir Dal Gibiyim “La Enta Habibi”,
Sanki Bulunmaz Hint Kumaşı “Akher Alem El Sayfieh”,
Seviyorum Delicesine “Kenna Netlaka Fi Al Shieh”,
Neşe Karaböcek’in
Aradı Buldu Beni “Rejhet El Şatveye”
Kısmet “Nehna Ouel Amar Jirane”
Yalvarma “Habbeytak Bissayef”,
Nilüfer’in
Nerdesin Nerde “Hela Ya Wasea”
bunlardan sadece bir kaçıdır.
Arap coğrafyasında Ümmü Gülsüm’den sonra en güçlü ses olan ve Lübnan’ın divası olarak tanınan Feyruz 60’a ya yakın albümünde hüzünü, aşkı, vatan sevgisini, ayrılığı, özgürlüğü anlattı. Kendisi Süryani asıllı olmasına rağmen o bir halkın, bir inancın tarafı olmadı.2020 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron tarafından Fransa’nın en yüksek nişanı olan Fransız Şeref Lejyonu dahil sanat hayatında 25 nişanla ödüllendirildi. Yıllardır inzivaya çekildiği evinde yaşayan Feyruz herkes için kardeşlik ve barış istedi, kadife sesi bunun için yükseldi.
*19. yüzyılın tarih bilgini ve hukukçusu olan Ahmet Cevdet Paşa Lübnan’ı kültürel, etnik ve dinsel çeşitliliğinden dolayı Nuhun Gemisi olarak tanımlamıştır.
Yazı ve Fotoğraflar: Yusuf Atuğ ; Güncelleme Tarihi 5 Kasım 2024