Süryaniler biraz daha şanslı sayılır. İsa Mesih’in konuştuğu dil olan Süryaniceyi konuşan bir halk yaşıyor Türkiye’de ve artık bu halkı az çok tanıyor insanlar.
Ama Mardin başta olmak üzere, Türkiye’nin birçok şehrinde kadim bir kültüre sahip,
Mıhallemi adıyla bir halkın yaşadığını, ve bu halkın Arapçanın
Qıltu lehçesiyle konuştuğunu çoğu kişi bilmez. Bilmemesi de çok normal. Çünkü üç beş yıl öncesine kadar bu halktan söz eden ne bir sivil toplum kuruluşu vardı ne bir şey.
Ama şimdi var. Sadece Türkiye’de değil, Lübnan, Hollanda, İsveç, Suriye başta olmak üzere, Mıhallemilerin taleplerini dile getiren çok sayıda kuruluş var. Bunlardan biri Mardin Midyat’ta ve
Hapisnas Köyü’nde Kurulu bir dernek. Adı da
Mıhallemiler, Dinler, Diller Medeniyetler Arası Diyalog Derneği.. Hapisnas Köyü’nü bu köşede daha önce okumuş olmalısınız. Midyat’a çok yakın olan bu köyde eski bir manastır var ve Süryanilere ait bu manastıra giden yolun ihaleyle satıldığını yazmıştım.
İşte aynı köyde yani Hapisnas’ta amacı eski medeniyetler ve diller arasında diyalog kurmayı amaçlayan bir dernek birkaç yıldır faaliyet gösteriyor, epey yeni sayılır..
Mıhallemiler derneğini
Mehmet Ali Aslan Hapisnas’ta bir grup arkadaşıyla beraber kurmuş. Zorlu bir kuruluş süreci var gerçekten. Yerel bürokratik baskılardan ve mevzuatı bahane ederek yapılan engellemelerden tutun da bir sürü zorluğu aşmak zorunda kalmışlar kurucular. Ama dernek resmî kuruluşunu tamamladıktan sonra da ulusal ve uluslararası düzeyde birçok toplantıya katılmış, bildiriler, açıklamalar yapmış..
Hatırlayacaksınız belki, Michael Jackson için Hapisnas’ta mevlit okutan dernek de bu dernekti.. Ben Mıhallemilerin yaşadığı bir köyde doğdum ve büyüdüm.
Keferhavvar. Eski adı
Birtahabres’tir.
Dostlar Kalesi anlamına geliyor. Halk
Keferhavar’da Arapça konuşurdu. Annem bu köyden değildi. Kürt’tü o ve Batmanlıydı. Annem bizimle her iki dilden, hem Kürtçe hem Arapça konuşurdu. İki dili de böylece öğrendim, iki anadilli biriyim yani. Bu müthiş bir zenginlikti. Ama şimdi Kürtçem Arapçamdan iyi.
Çünkü ömrüm, Kürtçenin yaşaması için verilen mücadelenin içinde geçti.
Yasaklara rağmen bir yerlerden bulup okurduk Kürtçeyi, ya da Erivan Radyosu’ndan, filan dinlerdik. Sonra 1970’li yıllarda alfabesiyle tanıştık. Musa Anter’in Birina Reş kitabı, sonra Siverek’ten derlediği şiirlerin başında gelen ‘Kımıl’ şiiri .. 1977’de ilk Kürtçe gazeteyle tanışma. Bu gazetenin adı Roja Welat’tı. Mehmet Uzun’un Kürtçe romanlarına daha epey var.. Roman olarak Arap Şemo’nun Şıvanê Kurd romanı var bir tek, elden ele dolaşan..
Malzemeler bunlardı aşağı yukarı. Ama Midyat gibi dört dilin –Arapça, Süryanice, Kürtçe ve Türkçenin- konuşulduğu bir şehirde zaman; yaşaması için güçlü ve büyük bir mücadele verilen Kürtçenin lehine işlerken, Arapça ve Süryanice dillerinin bu türden bir imkânı olmadı yazık ki.
Süryaniler korkutulmuş ve sindirilmiş bir halktı. Taleplerini dillendirmek gibi bir şansları olmadı hiçbir zaman. Sokakta yoğun olarak konuşulurdu Süryanice, ama o kadar.
Bu kadim halkın, Cumhuriyet döneminden bu yana yegâne talebi, dinsel ayrımcılığa ve nefrete uğramamak, serbestçe ibadet etmekti sadece. Ki ibadetin dahi, öyle kazasız belasız gerçekleştiğini düşünmeyin. Manastırlar, kiliseler sık sık baskına uğrardı. Rahibeler taciz edilirdi. Buralardaki korkunun ve kuşatmanın bu yakın zamana kadar devam ettiğini söylersem, abartmış olmam. Sonra, faili meçhul cinayetlere kurban giden Süryanilerin sayısı az değil. Bu cinayet dosyaları açılmayı ve soruşturulmayı bekliyor hâlâ.
Süryaniler şimdi iç içe yaşadıkları Kürtler gibi hak talep ediyorlar, Süryanice eğitim görmek istiyorlar. Kürt mücadelesi örnek aldıkları bir mücadele oldu zamanla. Kürtler başardı, sıra bizde diye düşünüyorlar.
Mıhallemi halkın Müslüman olması hesabıyla Süryaniler gibi eziyet gördüğü, baskılandığı her ne kadar söylenemezse de, Kültürel manada bu halkın asimilasyona uğradığını söylemek mümkün. Mıhallemiler şimdi buna karşı çıkıyorlar.
Geçenlerde Mıhallemiler, Dinler, Diller, Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali’yle bu konuyu sohbet ettik. Bana bu yazıyı yazdıran da bu sohbet oldu zaten. Mıhallemiler artık neredeyse yaşlıların konuştuğu ve giderek unutulan dillerinin yaşaması için hiç değilse TRT’de haftada birkaç saat ta olsa yayın yapılmasını talep ediyorlar.
Derizbin Köyü var Midyat’ta. Mıhallemi köyüdür. Mehmet Ali bu köye gidiyor ve derneğine destek istiyor. Köyde yaşayan bir kadınla Mehmet Ali başkan arasında ilginç bir diyalog geçiyor. Derizbinli Sabğıyye Oral, başkana dönüp diyor ki, “Sen ne biçim dernek başkanısın, bir televizyon hakkımızı bile alamadın.. Bu hak için çalış sana tam destek verelim..”
Malum, TRT Kürtçe yayın yapan Şeş’ten sonra Arapça yayın yapan bir kanalı hayata geçirdi. Bu televizyon kanalı kitabi Arapça veya fasih Arapça da denen lehçeyle yayın yapıyor. Asıl olarak bu lehçe Şam ve Hicaz’da kullanılıyor. Kur’an Arapçası da deniyor bu lehçeye.
TRT’nin Arapça yayınını sanırım, “Akraba Topluluklar Daire Başkanlığı” –Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olsa gerek- planlıyor. Arap dünyasıyla kültürel ve siyasi ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor bu yayın. Ama içerdeki akraba halkın yani Mıhallemilerin konuştuğu lehçeyle yayın yapmıyor. Çelişki de burada. Tabii hem Türkiye’de hem de Lübnan, Suriye ve başka ülkelerde yaşayan Mıhallemiler bu çelişkinin farkında.
Bütün dünyada yaşayan Mıhallemilerin nüfusları birkaç milyonu buluyor. Türkiye’de yaşayan Mıhallemilerin nüfusu sekiz yüz bin civarında tahmin ediliyor. TRT’nin kendi konuştukları lehçeyle yani Qıltu lehçesiyle yayın yapması talebi, hem Türkiye’de hem de dünyanın başka yerlerinde yaşayan Mıhallemilerin ortak talebi aslında.
Lübnan’da yaşayan Münir Hasan bir ses sanatçısı. Lübnan’daki Mardinli Mıhallemilerin kurduğu derneğin başkanlığını yapıyor. Beyrut’taki TRT-Arapça stüdyosuna birkaç kez başvurmuş ve program yapmak istemiş.
Doç. Dr. Bahattin Budak Hollanda Arnhem’de yaşıyor, buradaki Mıhallemiler Derneği’nin başkanı. Mıhallemilerin bu haklı talebini destekliyor. İskenderun Anadolu Arap Mıhallemileri Derneği Başkanı Salih Bayar, Türkiye Arap Meclisi Kurucu Başkanı İsmail Cankurt, keza Batman Öz Mıhallemiler Derneği gibi, Mıhallemi sivil toplum örgütleri ve aktivistleri bu talebi dile getiren açıklamalar yaptılar. Mehmet Ali Aslan, kuruma resmen başvuru yaptı.
“Bu dil ölüp gidecek” diyor Mehmet Ali.. “Yaşlı kuşak, bu dünyada kendi dilleriyle radyodan veya televizyondan tek kelime duymadan ölüp gidecek..”
Mıhallemice konuşan halkın bu haklı talebini TRT’nin görmesi ve anlaması gerekir.
Giden gitti, biten bitti.. Ama Mezopotamya’nın bugün yaşayan üç kadim halkı daha var, Mıhallemiler, Süyaniler ve Êzidi’ler.. Êzidiler farklı ve zengin bir kültüre sahipler, ama Kürtçe konuşurlar, geriye Süryanice ve Mıhallemice kalıyor.
Bu iki dili artık TRT’de duymanın, bu iki dille yayın yapılmasının zamanı geldi.. Bu dili konuşan ihtiyarlar bu dünyadan göçmeden önce..
Yazar: Orhan Miroğlu , TARAF GAZETESİ; Güncelleme Tarihi: 28 Ocak 2011