Müziğine büyük saygı duyduğum ve dostum olan Arto Tunçboyacıyan, geçen yaz Kardeş Türküler ile konser vermek üzere İstanbul’a gelecekti. Ona bu ziyaretinde hediye etmek üzere bir kitap arıyordum. İstanbul’u anlatan Türkçe ya da Ermenice bir kitap. Sonra İngilizlerin “
Serendipli Üç Şehzade” masalından apartarak söyledikleri serendipity denilen şey oldu: Arayıp da bulamadığımı birden karşımda gördüm, Ermenice çocuk kitaplarına rastladım!
Bir tesadüf sonucunda Ermenice çocuk kitaplarıyla karşılaşınca büyük sevinç ve heyecan duydum. Fakat aynı derecede de üzüntü ve utanç hissettim. Uzun bir zamandır çocuk kitapları ile iç içeydim; fakat azınlık çocuklarının kendi dillerindeki çocuk kitaplarını es geçmiştim. Üzüntümü dindirmek ve heyecanımı körüklemek için büyük bir hevesle önce Aras Yayınları’nın kapısını çaldım. Ardından Şalom Gazetesi’nin… Rum cemaatine ulaşmak mümkün olmasa da -Lozan Anlaşması’nda adları azınlık olarak anılmayan- Süryani cemaatiyle de tanışma fırsatı buldum. Ve elbette Kürtçe çocuk kitaplarını da atlamadım.
Hıdivyal Palas’ta Lebon Pastanesi’nin nefis kokularını takip ederek Aras Yayınları’na ulaştığımda çalışma takvimimin en başında Ermenice çocuk kitaplarının yer almasının iyi verilmiş bir karar olduğunu anladım. Alışık olmadığımız bir yayıncılık anlayışı ile yani hem Türkçe hem de Ermenice yayın yapan Aras Yayınları’nın dar fakat cevval kadrosu, çocuklar için de nitelikli yayın oluşturma çabası içerisinde. Kataloglarındaki on çocuk kitabı arasında çocukların kelime dağarcıklarını genişletmeyi hedefleyen bilmece bulmaca, boyama kitapları; Ermenice harfleri ve yazmayı öğretmek amacıyla hazırlanmış güzel yazı kitapları ile birlikte derleme öykü kitapları da yer alıyor. Bu kitaplar içinde pedagog Anahid Oşagan Vosgeriçyan tarafından hazırlanan bir üçleme de bulunuyor.
Pedagojik bir yaklaşımla ele alınan ve Ermenice masallar, dünya çocuk edebiyatından örnekler içeren bu dizide, çocukların kelime haznesini geliştirmek için mini bir sözlük de var. Aslında 2–3 yaşlarındaki çocuklara hitap eden bazı kitaplar 5–6 yaşındaki çocuklar tarafından da kelime öğrenmek amacıyla okunuyor. Aras Yayınevi, çocuk kitapları yayımlamanın yanı sıra Ermenice eğitim yapan 17 okulda öğrenim gören öğrencilere ulaştırmak amacıyla yurtdışından da çocuk kitapları getiriyor. Doğu (Erivan) ve Batı (İstanbul) lehçeleri arasındaki fark giderek açıldığı ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin resmi dili Doğu Ermenice olduğu için kitaplar Batı Ermeniceyi kullanan Suriye gibi ülkelerden temin ediliyor.
Rotamı Ermeniceden İbraniceye doğru çevirdiğimde bu konuda en sağlıklı bilgiyi Şalom Gazetesi’nden alabileceğimi düşünüp irtibat adreslerine meramımı anlatan bir elektronik posta gönderdim. Resmi kurumlar başta olmak üzere elektronik posta ile gönderdiğim sorular pek yanıtlanmadığı için elektronik posta gönderdiğimin ertesi günü Şalom Gazetesi’nden gelen telefon ve içten cevaplar beni çok şaşırttı. Yaklaşık yirmi beş bin kişilik bir cemaat olan Museviler arasında Ladino’nun (Yahudi İspanyolcası) unutulmak üzere olduğunu ve Türkiye’de yaşayan Museviler arasında İbranicenin pek yaygın olmadığını bu sebeple de çocuklara yönelik kitaplar yayımlanmadığını öğrendim. Türkçeyi kendi dilleri olarak benimsemekle birlikte aslında İbranice öğrenmek konusunda tembellik ettiklerini itiraf ederken kız çocuklarına Yahudi gelenek ve göreneklerini anlatmak için hazırlanan “Yahudi Genç Kızın Rehberi” adlı kitabın Türkçeye çevrildiğini söylemekle yetindiler. Bununla beraber Can Çocuk tarafından bir masal derlemesi yayınlanacağını kulağıma fısıldamayı ihmal etmediler. Bu görüşme ile yazıyı kaleme almam arasında geçen sürede bu kitap yayımlandı. Bu masalları merak edenler Vanessa Pfister-Mesavage tarafından derlenen “Sefarad Yahudilerinden Masallar”ı Feyza Zaim’in çevirisiyle elbette Türkçe okuyabilirler.
Şalom Gazetesi’nin yanıtından cesaret alarak Süryani cemiyeti ile irtibat kurmaya çalıştım ve aynı içtenlikle karşılandım. O kadar şanslıydım ki The Olof Palme International Center ile Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ortak düzenlediği “Demokratik ve Geleneksel Çocuk Eğitimi, Çocukla Sağlıklı İletişimin 12 Engeli” adlı eğitim seminerine davet edildim. Gülseren Engström’ün konuşmacı olduğu seminerde tanışma ve kaynaşma fırsatı bulduk. Sohbetimiz çocuk eğitiminden kendi çocuklarına doğru kaydığında dillerini, kiliselerde düzenlenen kurslar ile öğrenmeye çalıştıklarını aktardılar. Tam bu noktada dilin adıyla ilgili yaşanan ihtilaflar da dile getirildi. Konuşulan dilin Aramice, Asurice ya da Suryoyo olarak adlandırılması önerenler olduğu gibi Süryanicenin Aramicenin bir lehçesi olduğunu, bundan ötürü bu dile Aramice demenin daha doğru olduğunu düşünenler de mevcut. Gerçi okuldan eve dönünce “Baba, okulum bitene kadar Müslüman olalım mı?” diyen çocukların sorunlarının yanında bu sorun ufak kalsa da çocuk kitapları konusunda yurtdışındaki Süryanilerin daha fazla çaba gösterdiği bir gerçek.
Ülkemizde Midyat Mor Gabriel Manastırı’nca yayımlanan sadece iki Süryanice kitap mevcut. Biri manastır öğrencilerinin ortak çalışması olan Nasrettin Hoca Hikâyeleri, diğeri ise Abgar Garis ile Ferit Abrohom çevirdiği La Fontaine Masalları. Türkiye’ye kıyasla daha iyi durumda olsalar da yurtdışında da çocuklara yönelik bu çaba istenilen düzeye ulaşmış durumda değil. Dilini öğrenebilme şansı bulan çocuklar için İsveç ve Hollanda’da hazırlanan kitaplar var. Genelde dil öğretimi için hazırlanan kitapların yanı sıra yavaş yavaş Süryaniceye çevrilmeye başlanan çocuk kitapları da göze çarpıyor. Bu alandaki boşluğu doldurmak amacıyla 2005 yılında İsveç’te kurulan Arjovi Yayınevi’nin yayımladığı on bir kitap da dikkat çekiyor. Bu yayınların ne kadarının Türkiye’deki Süryani çocuklara ulaştığı hakkında ise maalesef bir sayısal veriye ulaşamadım.
Kürtçe konuşan çocuklar için hazırlanan yüz bin kitabın 2000’li yıllarda dağıtıldığını ise biliyoruz. Stockholm Kürt Kültür Vakfı ve SIDA (İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı) tarafından yürütülen proje ile toplam 28 Kürtçe kitap yayımlandı. Kürtçenin farklı lehçeleri ile kaleme alınan ya da derlenen bu kitaplardan önce on sekizi, daha sonra onu basılıp dağıtıldı. Bu kitaplardan on tanesi Zazaca (Dımıli), on sekiz tanesi de Kurmanci lehçesiyle yazılmıştı. Dil öğretmek hedefi ön plana çıktığında estetik seviye arka plana atılsa da proje kapsamındaki kitaplar renkli, resimli ve özel ciltli olarak basılmış. Kitapların birçoğu İsveç’te yaşayan illüstratör Leyla Atak tarafından resimlenmiş. Proje sona erdikten sonra bu alandaki çalışmalar, mevcut talepler ile örtüşmediği ve yasal engeller nedeni ile devam ettirilememiş.
Söz konusu çocuk kitapları hele bir de azınlık dillerindeki çocuk kitapları olunca her yol İsveç’e çıkıyor. Kitapların ebeveynlerden çocuklara aktarıldığı bir ülke olan İsveç’in bu konuda yaptığı uluslararası çalışmalar herkesin malumu. Yılda iki sayısı çıkan “Çocuk Kitabı-Çocuk Edebiyatını Araştırma Dergisi”nin sahibi İsveç Çocuk Kitapları Enstitüsü’nün bu çalışmalardaki payı oldukça büyük. Enstitünün benimsediği politikayı İsveç’te yaşayan aynı zamanda Orhan Pamuk’un Kürtçe mütercimi olan aile dostumuz Mustafa Aydoğan’ın yaptığı çeviri ile aktarıyorum: “Çocukları kitapların yardımıyla daha uyumlu hale getirebilseydik savaşları önleyebilirdik.” Sanırım bu düşünce İsveç’in neden çocuk kitapları cenneti olduğunu açıklıyor.
Türkiye’deki azınlık çocukların kitaplarını bir gazete veya dergi yazısı ile ele almanın sığ bir yaklaşım olacağının elbette farkındayım. Bu ön çalışma güzel insanlarla tanışmama vesile oldu. Hediye edilen birbirinden güzel çocuk kitapları ile kitaplığım daha da şenlendi. Her ne kadar saydığım bu dillerin hiçbirini bilmesem de kitapları bezeyen resimler, tercümana gerek kalmadan her şeyi anlattılar bana. Tüm bunların bir tezin önsözü olmasını diliyorum…
Kaynak: Çinikitap Mart/Nisan 2010 Sayı 2 , Güncelleme Tarihi: 27 Mayıs 2010