Süryaniler, Midyat’ta bulunan Mor (AZİZ) Gabriel (Deyrulumur) manastırının üç köy tarafından mahkemeye verilmesi ile
yeniden gündeme geldi. Süryanileri ne kadar tanıyoruz? Türkiyede Süryanice bilen kişi kaldı mı?
Mahkeme 6 Mayıs 2009’da. Hep de böyle oldu. Süryaniler, ya bir
papaz kaçırılırken, ya
arazi sorunu yaşarken, ya
göç ederken ya da yurtlarına geri dönmek isterlerken gündeme geldiler.
Manastır, Süryanilerin 1600 yıllık, en önemli dini merkezlerinden biri.
İS 397 yılında inşa edilmiş. Evet, tam 1600 yıldır Süryaniler bu manastırda. Şimdiye kadar bir sorun yaşanmadı. Ta ki Süryanilerin geri dönüşü başlayıncaya kadar. Daha önce de başka Süryani köylerinde bazı sorunlar yaşanmıştı. Ancak dini bir merkezin dava konusu olması bir ilk ve çok önem arz etmektedir. Kimi, davayı siyasi görürken, kimi de basit bir arazi davası olduğunu iddia etmektedir. Peki Anadolu ve Mezopotamya uygarlığının en eski halklarından olan Süryanileri yeterince tanıyor muyuz? Kısaca özetlemek istiyorum.
Süryaniler; yaklaşık 5.000 yıllık geçmişleriyle Mezopotamya’nın en eski halklarından. Süryaniler; kendilerini tarihte Mezopotamya olarak bilinen bölgede hüküm sürmüş olan Akad, Asur, Babil ve Aram uygarlıkların mirasçıları olarak görmektedirler. Süryanilerin dünya üzerindeki sayısının yaklaşık 6 milyon, Türkiye’de ise 25 bin ile 30 bin arası olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayının 3 milyonu Hindistan’da yaşarken, diğer büyük bir çoğunluk ise Avrupa ve ABD’de yaşamaktadır. Türkiye’de başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere en çok İstanbul da ikamet etmektedirler. Dünyada 28, Türkiye’de 4 tane Metropolitlikleri bulunmakta. Patriklik merkezleri 1932 yılında Türkiye’den Şam’a
taşınmak zorunda kalmıştır. Süryanilerin bu kadar dağınık yaşamalarının en önemli nedenlerinden birini zorunlu göçler oluşturmaktadır.
Konuştukları dil Süryanicedir. Süryanice, Sami dil ailesindendir ve dünya üzerinde yaşayan en eski üç dilden biridir. Süryanice’nin bir diğer özelliği de İsa’nın konuştuğu dil olmasıdır. Süryanice, belirgin farklılığı olmayan iki lehçeye ayrılmıştır. Doğu lehçesi
Asurice veya
Keldanice olarak bilinirken, Batı lehçesi ise salt
Süryanice olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde Türkiye’de yoğun olarak Süryanice’nin
Batı lehçesi kullanılmaktadır.Bu dilin tarihinin İÖ 1750 yılına kadar indiği yazılır..Kiliselerde manastırlarda ve Türkiye dışındaki okullarda kullanılır. (Türkiye’de okullar yok) Turoyo şivesi sadece konuşulur yazılmaz.
Süryanice, altı tanesi (b, g, d, k, f, t) yumuşak ve sert (sesli) olmak üzere çift telaffuza sahip olan ve özel işaretlerle bilinen 21 (sessiz) ve toplam 27 harften oluşmaktadır. Süryanice çok geniş bir kelime hazinesine sahiptir. Şu anda Türkçe olarak kullanılan Nisan, Temmuz, Ağustos ve Şubat aylarının kökeni Süryanicedir. Süryanice uzun yıllar yakın doğu ülkelerinde
resmi dil olarak kullanıldı.
İÖ 5. yüzyılda Süryanice Ortadoğu’nun genelinde yaygın olarak kullanılan bir dildi. Çin, Moğolistan, Orta Asya ve Hindistan’da çok geniş alanlarda kullanılıyordu.7 yüzyıl sonu 8. yüzyıl başına kadar, Arapçanın rakip bir dil olarak çıkmasıyla kullanım alanı daralmaya başlamıştır. Süryaniler; tarihsel süreç içinde kurdukları okullarda Eski Yunan eserlerini önce Süryaniceye daha sonra da Arapçaya çevirmiş, böylece Arap Uygarlığının
gelişmesinde etkili rol üstlenmişlerdir.
Günümüzde, Süryaniler diğer azınlıklarda olduğu gibi okullara sahip değiller. Yalnızca Süryanice değil bütün diller ancak okullarda yaşam bulur. Süryanilerin Türkiye’de kilise ve manastırlarda verdiği Süryaniceyi yaşatma mücadelesi yeterli görülmemektedir. Eğitim ve öğretimin sağlıklı yürütülmesi için bazı fiziki şartların oluşturulması gerekmektedir. Kilise ve manastırlarda verilen dersler sağlıklı olmayıp hem eğitim ve öğretim şartlarına uygun değil hem de fiziki olarak yeterli değildir. Sınıf ve derslikler bulunmamaktadır. Öğretmenlerin pedagojik, formasyon ve akademik bilgileri yetersizdir.
Bugün Süryanice yok olan diller arasında yer almaktadır. Ben Süryaniyim ancak ne yazabiliyor ne okuyabiliyor ne de konuşabiliyorum. Eşim konuşuyor ama yazamıyor. Çocuklarım da ne konuşuyor ne yazıyor ne de okuyor. Süryaniceyi yazıp-okuyan ve konuşan kişilerin sayısı çok azdır.
Süryanilerin çoğu Kürtçe, Arapça ve Türkçe konuşmaktadır. Bugün yüz kişiden ancak biri Süryaniceyi okuyup yazabilmektedir. Bu gün birçok dil ya yok olmakta ya da koruma altına alınmaktadır. UNESCO’nun bu konuya el atması Süryanice gibi dünya kültürüne hizmet etmiş ve malolmuş antik bir dilin korunması canlandırılması için mutlaka ve acil olarak bir çözüm bulması gerekmektedir. Süryanice ölü diller arasına girmemelidir. Ülkemiz de bu konuda gereken yardımı yapmalı ve bu dili koruma altına almalıdır. ‘
Çok kültürlü bir ülke’, ‘
Medeniyetlerin harmanlandığı bir ülke’, ‘
Kültürler arası köprü’, ‘
Dinler ve diller kenti’, ‘
Hoşgörünün merkezi’ gibi kavramlar sözde olmamalıdır.
Süryaniler de bu konuda zaman kaybetmeden gerekli girişimleri ve yardımları yapmalıdırlar. İlk etapta Süryanice kurslarına destek verilmeli ve sonrasında okullaşması sağlanmalıdır. Bütün bunlar yapılırken Avrupa birliği süreci asla gözetilmemelidir. Bu yapılan, yapılacaklar ülkemizdeki geniş hoşgörü ve farklı kültürlere verdiğimiz önemin somut bir göstergesi olmalıdır. Mezopotamya medeniyetine yön vermiş, oradan dünya kültür ve edebiyatına büyük katkıları olmuş Süryanicenin yaşatılması büyük önem arz etmektedir. Şunu da unutmamak gerekir ki
Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Süryanice Kürsüsü’nün açılması hem ülkemiz hem de Süryanicenin yaşatılması için çok önemli bir gelişme olarak görülmelidir.
Kaynak:
Birgün Gazetesi, Güncelleme Tarihi: 9 Mayıs 2009
*Muzaffer İris Eğitimci - Yazar