Diller neden yok olur? Dünyanın hangi bölgeleri bundan daha çok etkilenir? Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu
UNESCO(
1) tehlikede ve yok olmakta olan dillerle ilgili olarak ilk defa hazırladığı elektronik
Diller Atlası’nı kamuoyuna sundu. Atlas’ın tanıtımı, 21 Şubat Uluslararası
Anadili Günü kapsamında gerçekleştirildi. 1999`dan beri kutlanan bu günde açıklanacak Atlas, interaktif ve digital bir araç olarak 1950’den bu yana kaydedilen 230 sönmüş dille birlikte yaklaşık
2500 tehlikede olan dili içerecek. Uzmanlara göre, bu sayede dünyada kabul görmüş tehlikede olan 3000 dilin önemli bir kısmı kapsanmış olacak. Kamuoyunda farkındalığı arttırmak, dil çeşitliliğini korumak adına politik ve sivil toplum nezdindeki çalışmalara yol gösterici olmak ve aktif olarak dillerin durumu ile ilgili bilgi akışını amaçlamak için hazırlanan program, ücretsiz olarak dünya çapında kullanılabilecek.
İlki 1996’da, 53 sayfalık kitap baskısı olarak Stephen Wurm tarafından hazırlanan Atlas, akademisyenler tarafından ilgi görmüştü. 2001 yılındaki ikinci baskıda ise, 14 sayfası haritalı 90 sayfalık 800 dillik bir çerçeve oluşturuldu. Kısa sayılacak zaman diliminde bile dilde gözlenen erozyonun verisel olarak boyutu akademik ve politik çevreyle kamuoyunda ilgiyi daha da arttırdı. 2005 yılında UNESCO, bu projeyi geliştirmeye karar verdi. İkinci baskıdaki Afrika Kıtasında referans alınan dillerden 100 tanesinin verileri pilot proje olarak dijital ortama aktarıldı. Bu çalışma da geniş kapsamlı internet tabanlı bu projenin iskeletini oluşturmuş oldu. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Varlıkları koruma çerçevesinde Atlas’a destek vermesine , Birleşmiş Milletler’in 2008’i Dünya Diller yılı olarak ilan etmesi ve Norveç Hükümeti’nin maddi katkıları da eklenince çalışmalara hız kazandırılmış .
Proje, Avustralyalı dilbilimci ve Uluslararası Tehlikede Olan Diller Vakfı(2) yöneticisi Christopher Moseley’in editörlüğünde yürütülüyor. Yaklaşık 40 akademisyenin emeğiyle geliştirilen bu oluşumda Türkiye ile ilgili şimdilik 18 dil ele alınmış. Bu dillerden biri olan Süryanice ve formları ( Turoyo, Mlahso, Hertevin, Suret gibi ) konusunda da Dilbilimciler Jean Sibille ve Bruno Poizat bilgi desteğinde bulunuyorlar. Moseley, vakıflarının OGMIOS adıyla çıkardıkları derginin Aralık 2007 sayısında(3) da Süryanice dili ve el yazma geleneğini anlatan "Yarına Bir Harf" isimli belgesele yer vermişti. İspanyolca, İngilizce ve Fransızca’nın katil, diğer dillerin kurban olma söyleminin bir klişe olduğuna inanan Moseley, dilleri koruma ve geliştirme konusundaki politik yaklaşımların daha da önemli olduğunu araştırmalarıyla ortaya çıkardıklarına dikkat çekiyor. Projenin çatısının kurulma sürecini önemsediklerini, hızla kaybolan kültür birikiminin korunması ve yarına taşınması için çabaladıklarını belirten uzmana göre verdiği istatistikler de potansiyel yıkımı açık bir şekilde gösteriyor.
* Konuşulan yaklaşık 6500 dilin % 52’sinin konuşucu sayısı 10,000 ‘den az;
* Dillerin % 28’inin konuşucu sayısı 1,000 ‘den az;
* Her dilin konuşucularının % 83 ‘ü tek bir ülkede yaşamakta ve bu dillerin varlığı doğal olarak ilgili ülkenin kendi dil politikalarına göre şekillenmekte
* Her biri 100 milyon’dan fazla konuşucusu olan 10 dil de dünya nüfusunun % 49’u tarafından anadil olarak kullanılmakta.

Atlas(4) ve kuşbakışı dünya ölçeğinde hazırlanan harita (5) , her dil için risk derecesini ve konuşuldukları ülkeleri tanımlıyor. Online sistem, ilgili diller hakkında konuşucu sayılarını, ilgili politika ve projeleri, internet siteleri, kaynakçalar ve coğrafi dağılımı da koordinatlarla paylaşarak açıklayıcı bilgiler sunacak. Bu internet tabanlı oluşum geniş erişim izni, interaktif yapısıyla bilgi güncellemesi ve kullanıcıların düzeltici bilgi transferini de içerecek. Sistem editörleri, dillerin adlandırmalarıyla ilgili değişik isimlerden birini seçip diğerlerini alternatif kutularına koyuyor; risk logolarını yerleştirirken konuşucu yoğunlaşmalarına göre sembolik bir merkezi işaret yeri seçiyorlar. Ayrıca, Atlas’ın zamanla güncelleştikçe daha sağlıklı bir yapıya bürüneceğini de özellikle vurguluyorlar. İngilizce, Fransızca, İspanyolca dillerinde kitap baskısının da, Mart ayı içinde yayımlanacağı bildiriliyor.
UNESCO ,canlılık risk kategorisi olarak, 9 ana faktöre bağlı 6 derecelendirme kriteri oluşturmuş. Faktörler, dilin kuşaktan kuşağa iletimi ; dili konuşan kişi sayısı ; dili konuşanların toplam nüfusa oranı ; dilin kullanım alanlarında değişiklikler ; yeni alanlara ve ortamlara dilin tepkisi ; dilin öğrenilmesi ; o dilde okuma yazma öğrenilmesi için gerekli materyallerin varlığı; devletlerin ve kurumların tutum ve politikaları ; toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu ve dille ilgili varolan belgelerin miktarı ve niteliği olarak sıralanmış. Ana faktörlerden en göze çarpanı da dilin kuşaklara iletilmesi olarak ifade edilmiş.
Risk Derecesi |
Kuşaklar Arası Dil İletimi |
|
Güvenli |
Tüm kuşaklarca konuşuluyor, iletim kesintisiz.(Bu diller Atlas'ta değerlendirilmiyor.) |
|
Güvensiz |
Çoğu çocuk bu dili konuşuyor ,ama belirli alanlarda kullanılıyor. (Örneğin ev) |
|
Kesinlikle tehlikeli |
Çocuklar ana dil olarak bu dili artık evde öğrenmiyor. |
|
Ciddi bir tehlike altında |
Dil büyük ve yaşlı kuşak tarafından konuşuluyor; ebeveyneler dili anlarken çocuklarıyla ve kendi aralarında konuşmuyorlar. |
|
Kritik tehlike altında |
Dilin en genç konuşucuları büyükler ve daha yaşlıları ; kısmen ve seyrek konuşuyorlar. |
|
Sönmüş/Ölü Dil |
Konuşucusu kalmamış dil. (1950’den bu yana tahminen sönmüş diller Atlas’ta yer alıyor.) |
Türkiye'de bu klasmana göre güvensiz durumda olanlar: Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaca. Kesinlikle tehlikede olanlar: Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri (Atlasta, yalnızca Romani bulunuyor), Suret (Atlas'a göre Türkiye`de konuşan kalmadı; konuşanların çoğu göçle başka ülkelere gitti) ve Batı Ermenice. Ciddi anlamda tehlikede olanlar: Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin dili Ladino , Süryanice ve Turoyo formu. Kritik tehlikede olan diller: Hertevin (Siirt kökenli, Süryanice'nin bir formu). Atlasa göre Türkiye`deki belirlenebilen üç dil söndü. Kapadokya Yunancası, dünyada da son derece tehlike altında. En son Diyarbakır Lice`deki Kamışlı köyünde konuşulan Mlahso da kayboldu. Suriye`ye göçen köylülerden İbrahim Hanna`nın 1995`te ölümüyle bu dil de öldü. Ubıhça da Tevfik Esenç`in 1992`de ölmesiyle kayboldu.
Ülkemizde de bu projenin yetkin kurumlar nezdinde desteklenmesi gerekiyor. Anadil Günü'nde her yıl çeşitli çevreler mesajlar yayımlıyor, etkinlikler düzenliyorlar. Bu etkinliklerde binlerce dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasından duyulan üzüntü dile getiriliyor, anadilin önemine ve Türkçe`nin batı dillerinin baskın etkisinden korunup sahiplenilmesine vurgu yapılıyor. Bu doğru yaklaşımla beraber, nedense pek azının aklına, bu ülkede onlarca anadil ve yüzlerce renkli lehçenin konuşulduğu ve bunların bir kısmının kökeninin bereketli Anadolu olduğu geliyor. Kimbilir hangi özgün bilgi dağarcığını kuytusunda saklayan değerleri, deyimleri, metaforları, fonetik yapıları ve doğaya dair birikimleri ile hepsinin, insanlığa ait ayrı birer düşünce sistemi olduğu gözardı ediliyor. Bu kültür kodlarının aşınmasıyla da aidiyetlerimize günden güne sağırlaşıyoruz.
UNESCO Türkiye (6)’nin resmi sitesinde bile bu önemli projeye önem atfedecek kapsamlı bir yazı henüz yer almıyor. Avrupa Konseyi'nin 1998 tarihinde yürürlüğe giren ve Avrupa'nın kültürel zenginliğini sürdürmesinde yol haritası olan Azınlık Dilleri Şartı Belgesi de ülkemizce imzalanmamış durumda. Her şeyden önce anadilin en temel insan haklarından biri olduğu gerçeğini unutmadan çözümün yapısal ölçekte , Kopenhag Kriterlerinden önce ‘’Ankara Kriterleri’’ ile bulunması gerekmekte.Dil konusunda gerçekleştirilen açılımlar ve bilinçlenmeler de bu hususta umutları yeşertiyor . Politik önyargılardan ve bu önyargıları körükleyen tavırlardan kaçınılması da önem arz ediyor. Belki de henüz konuşamadığı için kendini ifade edemeyen bir çocuğun sıkıntısını çözer gibi; kendi kimliğini anadilinde de kaygısız ifade edebilip,romana, şiire, müziğe kısaca hayata akıtanlarla toplumsal uzlaşmanın anahtarlarına ulaşabiliriz.
Temennimiz, bir gün dünyamızda bu kültür varlıklarının zengin çeşitliliğine sahip çıkmak konusunda ortak bilinç oluşması. Başımız göğe ererken yıkılan "Babil Kulesi" nimetlerinin var olması dileğiyle...
* Tekvin 11. Bölüm
" ...ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi. ve vaki oldu ki, doğuya göçtükleri zaman şinar diyarında (sümer) bir ova buldular. ve birbirlerine dediler: gelin, kerpiç yapalım ve onları iyice pişirelim ve onların taş yerine kerpiçleri ve harç yerine ziftleri vardı. ve dediler: bütün yeryüzü üzerine dağılmayalım diye gelin kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule inşa edelim ve kendimize nam yapalım...''
Kutsal kitaba göre bu küstahlığa kızan Tanrı, birlik halinde olan, tek dili konuşan ve aralarında anlaşan bu meraklı kullarının dil birliğini bozmuştur.
"...Bu nedenle kente Babil adı verildi; çünkü Tanrı, bütün insanların dilini orada karıştırdı ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı..." ( Bab-ilû , Akadca Tanrı’nın Kapısı )
Dipnot :
1 ) UNESCO Resmi Web Sitesi
2) Uluslararası Tehlikede Olan Diller Vakfı
3) Ogmios’un Belgeseli tanıttığı sayının tamamı
4) Tehlikede Olan Diller Atlası
5) Tehlikede Olan Diller Haritası
6) UNESCO Türkiye Resmi Web Sitesi
Fotolar :
1) Babil Kulesi’nin eldeki tarihsel verilerle oluşturulan son çizimi
2) Atlas’tan örnek bir sayfa
3) UNESCO’nun Anadil Günü sebebiyle düzenlediği yarışmanın birincisi Anna Notara Koutroumpaki’nin posteri
Güncelleme Tarihi : 21 Şubat 2009