14 Aralık 2008 Pazar günü İsveç'in Sodertalje kentinde , Süryaniler için tarihi öneme sahip Mor Gabriel Manastırı hakkındaki ithamlar üzerine düzenlenen mitingte , manastır aleyhinde açılan davalarda adil davranılması yönünde taleplerde bulunuldu. 80 bin nüfuslu ; Irak ve Türkiye'den yaklaşık 20 bin Asuri ve Süryani göçmenle bu en yoğun Avrupa kentindeki 3-4 bin kişilik miting hakkında gazeteci Nuri Kino'nun yazısı aşağıda yer almaktadır:
Ard arda konuşmalar yapıldı, metropolitler konuştu, politikacılar konuştu, iki şair dokunaklı sözlerle meydanı doldurdu. Bu, bir dayanışma, bir mücadele günüydü. İdeolojiler ve ayrılıklar bir tarafa bırakılarak birçok organizasyondan binlerce gösterici İsveç’in kış soğuğuna karşın iki saatlik bir zaman mücadele etti. İhtiyarlar yaslandıkları tekerlekli desteklerini önlerinde sürerken, anne ve babalar çocuk arabalarını yanlarına aldılar, aileler bir bütün olarak artık korkmadıklarını göstermek için Södertälje’deki Marenplana akın ettiler.
Bu yıl şimdiye kadar İsveç’te yapılan gösterilerin en büyüklerinden biri – belki de en büyüğü- idi. Mor Gabriel’in topraklarına göz dikenlere ve üç köyün muhtarlarına yaptıkları haksızlıklara artık susmayacaklarını göstermek için toplanmıştı bu insanlar. Mor Gabriel 3.ncü yüzyılda kuruldu ve dünyanın en eski kiliselerinden biridir. 1600 yıldan beri Kuzey Mezopotamya’nın yüreğinde gururlu bir şekilde durmaktadır.
Gösteri SUROYO TV de doğrudan yayınlandı. Programın bitişinden yarım saat sonra Midyat’ı aradım ve arkadaşlarımdan biriyle telefonla görüştüm.”Teşekkürler, teşekkürler, İsveç’e teşekkürler. Hepimiz, heyecan ve büyük bir mutluluk içindeyiz. Halkımızın, haksızlıkları anlatmasına imkan veren ne şahane bir ülke! Bir süreden beri korkudan başka birşey hissetmiyorduk ancak şimdi mücadele ruhumuzun geri geldiğini duyuyoruz. Bu, sadece bir manastır konusu değil ancak tamamıyla varoluşumuzun konusudur” diye enerjik bir şekilde konuşan arkadaşım söyle devam etti:
” O genç kimdi? O ne dedi? Bize biraz tercüme edildi ancak ne dediğini daha geniş bir şekilde öğrenmek isterdik. O, konuşmasıyla Södertälje’yi sarstı. O konuşurken birçok kişinin ağladığını gördüm, bizim de ağlamamıza sebep oldu. İsveç’lilerin bize gösterdikleri dayanışmaya paha biçilemez. Bunlar bizim için zor zamanlar. Ancak sizleri bir arada toplanmış olarak görmek, İsveç devletinin sizlere gösteri yapmanıza ve bizlere yapılan haksızlıkları açık bir şekilde anlatmanıza izin vermesini görmek bizlere burda yaşamaya devam etme cesaretini veriyor. Sevgili ülkemizi bırakmak istemiyoruz ve bırakmayacağız.’
Arkadaşımın doğrudan yayında konuştuğunu duyduğu ve gördügü bu“ genç adam“ Halk Partisi milletvekili Fredrik Malm idi. O, bugün dikkati çeken kişiydi. Konuşması doğrudan doğruya ve açık olup içeriği ise dünyanın Ortadoğu’daki etnik ve dinsel baskıyı artık kabul etmediğidir. O, Türkiye ve Irak gibi ülkelerdeki fundementalist ve iktidar sahiplerinin gayrimuslimlere olan baskı ve zulümlerine son vermeleri gerektiğini birçok kez tekrarladı. Konuşması, gereken etkiyi yaptı ve halk, kendilerinden alkişlarin kesilmesi rica edilinceye kadar alkışları kesmedi. Fredrik Malm ayrıca Süryani/ Keldani/ Asurilere yapılan baskı ve takiplerin son bulması gerektiğini söyledi.
Etrafıma bakındım ve İsveç’te doğup büyüyen birçok gencin ağlarken alkış tutmaları beni gerçekten sarstı. Daha sonra bu gençlerin acaba neden ağladıklarını bilip bilmediğini sordum Fredrik Malm´a! Onun bu soruma herhangi bir cevabı yoktu. Ancak ben bunların neden ağladıklarını biliyorum. Cünkü onlar kendi kişiliklerini Fredrik Malm’da buluyorlar. O, gençlerin dillerini konuşuyor ve onları savunuyor. O, onların gözünde İsveç ve İsveçlileri temsil ediyor. Süryani Ortodoks metropolitlerinin her ikisi de halklarını kabul eden ve onları barındıran İsveç’e tesekkür ettiler. Onlar aynı zamanda, takip ve baskıya uğramasaydık ve şu anda da uğramıyor olsaydık ana ülkemizi terketmeyecektik dediler.
Malm’ın konuşmasından birkaç dakika sonra Suroyo Tv redaktörü Metin Rhawi kürsüye gelerek Södertälje’de yaşayan birkaç kişinin, Türkiye’deki mahkemeleri bizzat izleyecek yüz kişinin masraflarını karşılamayı kararlaştırdıklerını söyledi. Diğer bir deyimle duruşmalara katılacak olan yüz kişinin uçak bilet ücretleri ve konaklama masrafları karşılanacak. Malm’ın konuşması gerçekten birçok kişiyi etkilemişti.
Konuşmacıların çoğu Mor Gabriel’e yöneltilen tehditlere, üç muhtarın manastırı yerle bir etme tehditlerine kulak vererek ve tamamen sahte şikayetlere dayalı olarak manastıra karşı açılan davaya izin vermesinin gülünç olduğunu söyledi. Metropolitlerden biri ,1994 yılında Ruwanda'da yeralan felaketin de bir toprak davasıyla başladığını bize hatırlattı.
Sosyal Demokrat Partisi milletvekillerinden Yılmaz Kerimo da tıpkı benim gibi Mor Gabriel manastırının bulunduğu Midyat doğumlu. Diğer bir deyimle Kuzey Mezopotamya’nın binlerce yıldan beri anavatanımız olduğu bir yer. Manastır, peygamber Hz Muhammed’in doğumundan çok önce ordaydı ancak müslüman köy muhtarları, manastırın bir caminin yıkıntıları üzerine kurulduğunu cüretini gösterecek kadar ileriye gittiler. Kerimo, Türkiye’nin Avrupa Birligi’nin bir üye ülkesi olmasından önce uluslararası antlaşma ve Avrupa Birligi kurallarını kabul etmesini talep ettigini söyledi.
Kerimo ayrıca, Türk Devleti, Türkiyede yaşıyan hristiyanların bu ülkedeki geleceklerine yönelik tehditleri ciddiye almis olsaydı Hrant Dink’in öldürülmesi olayı önlenebilirdi dedi.
Bugün hepimiz Hrant Dink’iz! Biz hepimiz Mor Gabriel’liyiz.
Yazan: Nuri Kino ; Süryani Yönetmen (Yazar hakkında bilgi bulabileceğiniz sitemizdeki iki yazı), Çeviri: Emanuel Poli
Güncelleme Tarihi: 22 Aralık 2008