Akşam gazetesinin 27 Haziran 2002 tarihli sayısında, sitemizde de tanıtımı yapılan Avusturya’lı profesör Hans Hollerweger’e ait
“Turabdin-Canlı Kültür Mirası” isimli kitapla ilgili olarak gerçekdışı bir haber yayınlanmıştır. Bu yazı üzerine Turabdin Metropolitliği tarafından Akşam gazetesi genel yönetmenine ve çeşitli basın kuruluşlarına yayınlanması amacı ile aşağıdaki tekzip yazısı gönderilmiş; fakat ne yazık ki yayınlanmamıştır. Bizler de kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bu yazıyı ana sayfamızda yayınlıyoruz.
Saygılarımızla
27 Haziran 2002 tarihli Akşam gazetesinde Güncel isimli köşede (sayfa 10) sayın Işıl Abışgil’ın kalemiyle
“Türkiye’yi bölen bölene” başlığıyla kamuoyuna duyurulan gerçekdışı haber, bizleri derinden sarsmış ve çok rencide etmiştir.
İlgili haberde geçtiği üzere, bölücülük yaftasını Süryanilere yapıştırmak, bize göre hayal ürünü düşünsel bir paranoyadan ve saplantısal bir sendromdan başka bir şey değildir. Çünkü hiç bir Süryani insanının gönlünde ve düşüncesinde böyle bir akımın düşünce tortuları yoktur. Tarihsel objektivizm bunu kanıtlamaktadır. Hiç bir dönemde Süryanilerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı ayrılıkçı bir hareketleri ve akımları olmamıştır. Aksine, her zaman ve her koşulda alabildiğine dürüst ve samimi davranmışlardır.
Biz Süryanilerin en büyük ideali, sorunlarını çözmüş, siyasal ve sosyal bağlamda çağdaş, uygar dünya ile bütünleşmiş, her alanda sıçrama ve istikrar gösteren; özgüvenini ve özdeğerini yakalamış laik ve demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti’nden başka bir şey değildir. Ve bunun için kiliselerimizde dua ve yakarışlar yüceltiyoruz.
Aslı astarı olmayan böylesi olumsuz koşullanmaları ve önyargıları yıkmamız gerekiyor. Farklılıklarımız ve kültürel boyutlarımızla bu ülkenin bölünmez bütünlüğü içerisinde mozaikten de öte ebrulaşmış bir görüntü yaratmalıyız. Gönülden kucaklaşmalıyız. Düşünsel saplantılardan ve paradigmalardan kurtulmak için, ruhlarda ve beyinlerde bütünleşmenin yollarını aramalıyız. Bu duygularla, gerçeklerle bağdaşmayan söz konusu haberi yalanlıyor ve kınıyoruz.
İlgili haberde geçen “Turabdin” isimli kitap, ulusal bir slogan halinde 2000 yılında başlatılan “inanç ve kültür turizmi” bağlamında hazırlanmış ve Türkiye’nin bir bölgesinde bulunan fakat kamuoyunun bilmediği bazı inanç ve kültür varlıklarını gün ışığına çıkarmaya yöneliktir. Dinsel ve kültürel içerikli olduğu için iddia edilenin aksine siyasal bir amaç gütmüyor. Süryanileri ve tarihsel-dinsel varlıklarını tanıtmanın yanısıra, bölgemizin turizmine de büyük katkı sağlamıştır. Kayıtsızlığı ilgiye dönüştürdüğünü düşünüyoruz. Çünkü ilgi, korumayı da beraberinde getiriyor.
Kültür, bir değer gerçekleşmesi ve gerçekleştirilmesi ise, her kültürel çalışma, toplumun geneline hitap eden bir hizmettir. Kültürel yapıtlar, hayata içerik ve anlam kazandırmakla kalmıyor, ruhların zenginleşmesini de sağlıyor. Dolayısıyla adı geçen eser, kültüre hizmet ettiği için, genele hizmetten başka bir amaca hizmet ettiği söylenemez.
Turabdin ismi, dinsel-kültürel özellikle taşıyan tarihsel bir yörenin adıdır. Siyasi bir coğrafyanın ismi değildir. Kapadokya yöresi ne ise, Turabdin yöresi de o dur. Kapadokya Kapadokya olmakla, Türkiye nasıl bölünmüyorsa, Turabdin’in Turabdin olmasıyla da bölünme söz konusu olamaz. Ülkemizin ulusal sınırları içerisinde bulunan yöreleri öz adıyla anmak bölücülük değildir. Ve bu bağlamda değerlendirilmesi bize göre yanlıştır. Aralık 1999’da Mardin hava alanının açılışına dönemin Cumhurbaşkanı sayın Demirel heyecan ve sevinci “Mezopotamya gökyüzü ile buluşuyor” şeklinde dile getirmişti. Burada Mezopotamya ismi ne amaçla kullanılmışsa, kitapta da aynı amaçla kullanılmıştır.
“
Turabdin” kitabı keşke bir Türk profesörun kalemiyle yazılmış olsaydı. Her nedense bizler yapamıyoruz! Sayın Işıl Abışgil hanım, eserin Türkiye’nin tanıtımına ve turizmine yaptığı katkıya odaklanma becerisini ve tahammülünü gösterseydi, belki de ihanet ve bölücülük suçlaması yerine teşekkür ve takdir içeren bir haber yazardı.
Ülke olarak hassas bir dönemeçten geçiyoruz. Her zamandan daha çok olumlu yaklaşımlara ve odaklanmalara ihtiyaç duymaktayız. Sağduyulu düşünmek ve sorumlu davranmak zorundayız. Olumsuz algılamalara ve koşullanmalara meydan vermemek için, bu duyarlılığımızı aynı safhada kamuoyuna duyurma konusunda sorumlu davranacağınızı umuyor, aksi halde yasal haklarımızı aramak amacıyla yargı mercilerine başvurmak zorunda kalacağımızı bildiriyor, saygılar sunuyorum.
Timotheos Samuel Aktaş
Turabdin Metropoliti