Yukarıdaki başlık bir şiirden alınma. Bu coğrafyada yaşayan bir yazar olan Süha Tuğtepe tarafından kaleme alınmış, güzel; güzel olduğu kadar da hüzünlü bu şiir ve gidenlerin ardından yazılmış. Şiiri, bir gün rastlantı eseri kitap karıştırırken bulmuştum.Göçün, beraberce yaşadığımız insanlar tarafından oldukça güzel tarif edildiği bu şiiri sizlerle paylaşmak için bu satırlarda yayınlıyoruz.
İnsanların bazen konuşmak istemedikleri hassas konular vardır ya, işte göç olgusu da Süryaniler için bu hassas konulardan biridir. Ne zaman bu konu açılsa, istemeden de olsa başını öne eğen çok tanıdığım olmuştur. Süryaniler 1960'lı yıllardan sonra, çok hızlı bir şekilde yaşadıkları yerlerden göç etmeye başladılar. Süryaniler,belki de gittikleri zaman, arkalarında ne kadar değerli şeyler bıraktıklarının farkına varamadılar. Farkına vardıklarında ise çok geç olmuştu. Gidenler acaba gittikleri yerler de mutlu mudur bilinmez. Gidenler geri gelir mi, o da bilinmez. Aslında gidenlerin neden gittikleri bu noktada çok önemli değil. Bu konuyu araştırmacılara bırakmak en iyisi.Bizler için gidenlerin geride ne bıraktıkları çok önemli bir soru olmalı.
Sevgili dostumuz
Hakan Aytekin'in Süryani kültürünü konu edindiği "
Işık Sesini Arıyor" belgeselinde en can alıcı bölümler; terk edilmiş ve kullanılmayan bir kilisesinin yürek burkan haliydi. Kendi açımdan , o görüntüleri izlediğimde büyük bir üzüntü duymuştum. Ama üzülmek geride bırakılanları geri getirmiyor. Belki yönetmenin amacı o görüntülerle bizi üzmek değildi ama "Neden bu kadar güzel ve değerli şeyleri bırakıp gittiniz"'i demeye çalıştığı kesindi. Zaman hızla akıp gidiyor. Zamanı geri getirmek mümkün olmadığından üzülmenin, dövünmenin gereği yok.Bu nedenle yapabileceğimiz şeylerin başında yitip gitmekte olan değerlerimize sahip çıkmak geliyor. Yarınlarımıza taşıyabilecek güzelliklerimizin hiç bitmemesi dileğiyle hoşçakalın...
Son söz mü akıp giden ellerimden?
Çekilip giden; sesimden, yüzümden...
Acı şarap mı, içime saplanır gibi,
Yudumladığım hayal kırıklıkları.
Kesindir suskunların yenilgisi,
Kötü zaman; kör kuyu
Kovada çırpınan su gibi,
Çekip çıkarıyor sürgünü
Harfler; simsiyah gölgeler...uzayıp gidiyor,
Midyat'ın taşlı sokaklarına doğru.
Ben uyduruk kaptan...yönsüz karayel.
Keşke bulsam da kör olsam beyazdan.
Kime dökülsem...ah zeytin çocuk!
Unutulmaz fırtınalara binip,
Kaçtığın uzaklar...içim yanar
Boynuma düşer gözlerim...utanırım...
Utanırım çan seslerinden..
(Süha Tuğtepe)