Yarına Bir Harf Belgeseli’nin İstanbul’daki basın galasından sonra , Güneydoğu'da bu dilin bir zamanlar konuşulduğu topraklarda ve filmin ana mekanı olan Midyat’a bağlı Bakısyan (Alagöz) ‘da gösterimini bir borç bilerek 15-17 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen üç gün beş gösterimlik gezinin notlarını sunuyoruz.
15/03/2008 Cumartesi
Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi’nde tüm Diyarbakırlılar’a açık olan belgesel gösterimi için öğle saatlerinde avluda ve iç mekanda gerekli hazırlıklar yapıldı. Bölgede elektrik kesintisi olduğundan Suriçi Belediye Başkanlığı aracılığı ile jeneratör temin edildi. Diyarbakır Sanat Merkezi’nin de katkıda bulunduğu gösterim saatine doğru kilisenin kapısından içeri girenlerin yoğunluğu günün anlamlı geçeceğinin kanıtıydı.Günler öncesinden de belgesel etkinliğine yerel ve ulusal gazete haberlerinde yer veriliyordu.
Mihrabın önüne yerleştirilen beyaz perde ve temin edilen sandalyelerle birlikte adeta bir kültür salonuna dönüşen mekanda, belgesel gösterimi öncesinde Diyarbakır organizasyonunun ve kilisenin müteşebbis heyetinin başkanı Can Şakarer; misafirlere geldikleri için teşekkür edip kilisenin onarım sürecini kısaca aktardıktan sonra , yapının bir dünya kültür mirası ve tüm Diyarbakırlılar’ın sahip çıkması gereken bir değer olduğunu vurguladı. Basın mensupları ve ayaktaki izleyicilerle birlikte yaklaşık 250 seyircinin dolup taşırdığı iç mekanda ilgiyle takip edilen belgeselin sonunda duygusal anlar yaşandı. Alkışlarla çınlayan kilisenin bazalt duvarları o eski düğünlerde olduğu gibi bu coşkun seslere susamış gibiydi.
1700 yıldır işlevini devam ettiren tarihi kilisenin dokusuyla örtüşen filmin görüntüleri ve ana mesajının izleyicileri etkilemiş olduğu az sonra yapılan söyleşide de kendini gösterdi. Filmin yönetmen ve senaristi olan Maltepe Üniversitesi öğretim görevlisi Hakan Aytekin, araştırmada ben ve görüntü yönetmeni Kültür Üniversitesi öğretim görevlisi Turhan Yavuz’la gerçekleştirilen söyleşide, süryani felsefesi ve yazısının diğer kültürlere sağladığı katkıları konu olan akademik çalışmaların yapılması gerektiği ifade edildi.
Kiliselerin , Süryani toplumu açısından sadece dinsel merkez değil aynı zamanda kültürel ve sosyal mekanlar olarak hizmet verdiğini anlatan Aytekin bu yüzden filmin gösterim mekanının da etkinliğe ayrı bir anlam kattığını söyledi. Söz alan izleyiciler; aynı coğrafyadaki dillerin birbirleriyle etkileşimlerini , kimlik bilinci için temel yapı taşı olduklarını, kültürel gelenek göreneklerin ortak geçmişlerini vurgulayarak farklı diller ve kültürlerin bir arada yaşayabileceğinin örneklerini verdi. Hala yaşamakta olan bu kadim dilin, yine kadim bir şehirde yaşamış olduğunun tesadüf olmadığı belirtilirken Türkiye’nin turizm amaçlı ilk süryanice broşürünü bastırdıklarını ifade eden eski Suriçi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş , bu dilin yaşatılması için sadece süryani toplumunda değil genel toplumsal bir duyarlılığın da olması gerektiğini söyledi. Sosyal ve siyasi nedenlerle nüfusla beraber dillerin de göç etmesinin Diyarbakır için büyük eksiklik olduğu görüşü yansıltıldı.
Uzun süren söyleşi ertesinde , organizasyonun manevi ev sahipliğini yapan Diyarbakır – Mardin Metropoliti Mor Filüksinos Saliba Özmen misafirlere hoş geldin mesajlarını aktardıktan sonra süryanice ile ilgili kısa bir açıklama yaptı. Belgeselden oldukça etkilendiğini ve kültürel projelerde her türlü desteği sağlayacaklarını işaret eden Özmen , Hakan Aytekin ve Turhan Yavuz’a Süryani kültürüne yaptıkları katkıdan ötürü teşekkür plaketlerini sundu.
Belgesel izleyicileri arasında Mor Filüksinos Saliba Özmen’le birlikte papaz Gabriel Akyüz ve Yusuf Akbulut , Dicle Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Taşğın, Dr.Eyyüp Tanrıverdi,, Dr.Talip Atalay, Ankara Üniversitesi’nden Dr. Nesim Doru gibi değerli akademisyenler; sosyolog Mehmet Şimşek, yazar Şeyhmus Diken, Turizm İl Müdürü Tevfik Arıtürk, Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Muhammed Akar, DYP İl Başkanı Galip Ensarioğlu, eski Suriçi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Diyarbakır Müze Müdürü Nevin Soyukaya, Diyarbakır Maarif Kolej Vakfı üyeleri gibi isimlerin yanısıra Diyarbakır halkı ve süryani toplumundan Murat Belbak , Şabo Boyacı ,Yusuf Beğtaş ve Saliba Açış da vardı.
Avluda verilen ikramların ve sohbetlerin ardından etkinlik sona ermiş oldu. Organizasyonun tek eksiği elektrikler olmadığı için ısıtılamayan kiliseydi ama sohbetin ve filmin sıcaklığı bir nebze olsun bu soğuğu kesmiştir diye düşündük. Restorasyon ertesinde Diyarbakır’daki bu kadim kilisemizin nesiller boyunca ayakta kalacağına inancın mutluluğu ; bir yandan Süryanice dualarlarla tütsülenmeye devam ederken bir yandan da anlamlı bir kültürel etkinliğe ev sahibi olmasının getirdiği gururla, ekip olarak Mardin Deyrul Zafaran Manastırı’na hareket ettik.
Deyr-ul Zafaran Manastır’ındaki akşam yemeğinin ertesinde manastır sakinlerine ve misafirlere gösterilen filmde özellikle manastırda yazıyı öğrenen çocukların ilgisi görülmeye değerdi.
16/03/2008 Pazar
Deyr-ul Zafaran Manastırı’ndaki sabah ayininden sonra manastır yöneticilerini ve efsane bekçisi Baheyi selamlayarak ayrılan ekip , Mardin Kırklar Kilisesi’nin yanında geniş bir iç alana sahip Mor Yusuf Kilisesi’ne ulaştı. Burada da gerekli teknik çalışmalar yapıldıktan sonra , Kırklar Kilisesi’deki ayinden çıkanlar ve filmi izlemek için gelenlerle 90 kişilik bir kitleye gösterim gerçekleşti. Süryani bireylerinin çoğunlukta olmasından ötürü filmle ilgili duygusal tepki yoğun olarak hissediliyordu. Bir çok genç bu dille ilgili tarihsel bilgileri belki ilk defa duyuyordu. Doğal olarak film ertesindeki söyleşi daha samimi bir ortamda gerçekleşti. Arapça’nın baskın dil olduğu bu bölgede Süryanice konuşamamanın eksikliği dile getirildi . Azınlık olmanın aslında çok dilliliği beraberinde getirdiği düşüncesi tartışıldı. Arapça konuşmanın bir eksiklik olmadığı , meselenin süryanicenin kimliksel bir öğe olduğu ve en azından bu dilin yaşatılması için çaba gösterilmesi gerektiği vurgulandı. Dünyanın prestijli üniversitelerinde Süryanice kürsüleri olduğu belirtildi. Henüz yeni açılan Mardin Artuklu Üniversitesi’nde de bir kürsü açılması için sivil ve ruhani kesimden somut taleplerin iletilmesinin önemi ortaya kondu. Yeni neslin dile sahip çıkması için önce o dilin zenginliğinin farkına varması gerektiği sonucuna varıldı.
Etkinlik ertesinde Midyat Mor Gabriel Manastırı’na hareket edildi. Midyat Metropoliti Mor Filüksinos Samuel Aktaş ve manastır yöneticileri tarafından karşılanan ekip kısa bir dinlenme ve akşam yemeği faslından sonra , ayin alanında film gösterimini gerçekleştirdi. Filmin jenereği bitmeden seyircilerden yükselen alkış sesleri beğeni ile ilgili işaretleri veriyordu . Malfono İsa Garis ; filmle ilgili görüşlerini ‘’harika’’ olarak nitelendirirken, önemli olanın mesaj olduğunu ve bunun da oldukça iyi bir şekilde verildiğini ifade etti. Bu arada Mor Filüksinos Samuel Aktaş, filmin süryaniceyi direkt konu almış ve tamamı süryanice olmasından ötürü bir ilk olması sebebiyle Aytekin ve ekibine başarılarının devamını diledi. Ardından, Süryanice dil eğitimi konusunda önemli köşe taşlarından biri olan ibadethanede manastır sakinlerine Hakan Aytekin’in 2001 yılında yaptığı Süryani kültürü ile ilgili ödüllü ‘’ Işık Sesini Arıyor’’ belgeseli de izlettirildi.
17/03/2008 Pazartesi
Mor Gabriel Manastırı’nı süsleyen parlak ay ışığı ve ıssız gecenin altında konaklamadan sonra metropolit ve yöneticiler tarafından uğurlanan ekibimiz sabah saatlerinde Midyat’a bağlı Bakısyan ( Alagöz) köyüne doğru hareket etti. Midyat’taki kısa süreli duraklamada köy çocukları ve köyün ihtiyaçları için şekerleme,çay gibi hediyelik erzak temin edildi.
Belgeselin ana çekim mekanı ve son durağımız olan köye ulaştığımızda , bu filmin vücut bulmasında en önemli paya sahip Bakısyan Köyü Sakinleri ve Abune Gabriel Aktaş’la hasret giderdik. Yol yorgunluğu ertesindeki kısa bir dinlenmeden sonra , köyün ilkokulunda gösterimle ilgili teknik hazırlıklar yapıldı. Okulun önünde 10-15 birbirinden güzel mavi önlüklü minik çocuk süryanice konuşarak oyunlar oynuyor, seslerini kah yükseltip kah alçaltırken ,gülüşmeler ve itişmeler birbirine karışıyordu. Çocukların kışa inat açmış güneşin altındaki cıvıldamalarına kayıtsız kalmayan , yolculuk boyunca fotoğraf ve çekimler için bizimle olan Ahmet arkadaşımız da kamerasını çoktan çalıştırmıştı bile. Çocuklardan Meryem, önlüğünün ceplerinden çıkardığı karpuz çekirdeklerini çıtlatıp bizi merakla izlerken , minik Şuşen, Sara, Tomas, Gabriel, Efrem kameralara gülümserken doğanın eşsiz güzelliği ve sukuneti arka planda onlara eşlik ediyordu. Bu arada okulun duvarının dibinde Abune Samuel Aktaş ve köyün ilkokul hocası ile Hakan Aytekin, Turhan Yavuz, ben, Şabo Boyacı, Murat Belbak, gazeteci arkadaşlarımız Elif Görgü ve Halis İş oldukça tempolu geçen yolculuğun kritiğini yapıyorduk.
Dışarıda sohbet koyulaşırken , bir ara küçük ilkokul binasının içine alıcı gözlerle baktım. Okulun kütüphanesi denen küçük odada sadece bir iki ansiklopedi. Büyükçe iki odadan biri boş, öteberi konmuş, duvar sıvaları dökülmüş. Diğer odada da tebeşirli tahta ve minik sıralar. Duvarda az sayıda eğitici malzemeler. Küçücük müdür odasında okulun kısacık bir envanter lisesi. İlk fırsatta buraya hayırseverlerin destek olması için neler yapılabileceğini ve o çocukların sıcaklığının o soğuk mekanı hak etmediğini düşündüm.

Hazırlıklar bittikten sonra köyün sakinleri yavaş yavaş ilkokul binasına geldiler. Mekan ,pencerelerin örtülerle kapatılıp karartılmasından sonra gösterim başladı. Bir yanda çocuklar bir yanda köy sakinleri ,abune Gabriel ve biz. İlk karelerde gazeteci arkadaşların flaşları patlıyor, miniklerin ilgisini çekiyor. Belgeselin ilerleyen dakikalarında yanıbaşımdaki Abune’ye göz ucuyla bakıyorum. Bir yandan filmin genel kurgusu ile ilgili diğer yanındaki Aytekin’e memnuniyet ifadesini gösterirken bir yandan da çekimler sırasında herhangi bir hata yapıp yapmadığı hususunda inceden nazik bir merak içinde sanki. Bu arada medrese sıralarında yazı yazarken veya ilahi söylerkenki kendi görüntülerini yakalayan minikler arasından kıpırdanmalar, kıkırdaşmalar gözleniyor ve ilahileri içlerinden mırıldanıyorlar. Tarihi Mor Eliyo kilisesinin çan çalma görüntülerinde, kafalar refleksle kilisenin gerçekte olduğu yere doğru şaşkın ifadeyle çevriliyor.
Film bittikten sonra bizler hem ekip olarak bu filme katkılarından dolayı hem tüm köye teşekkürlerimizi sunduk hem de gelen olumlu değerlendirmelerle sanki bir sınavdan geçmiş olmanın rahatlığını hissetmeye başladık. Artık vefa borcumuzu ödemiş sayılırdık. Çıkışta şeker dağıtılan çocuklar da, büyükler de birbirleri ile filmdeki görüntüleri konuşup rol almış olmanın belki de yarına iz bırakabilmiş olmanın keyfini çıkartıyorlardı. Kilisenin bahçesinde verilen yemek sırasında da filmin kritiği yapıldıktan sonra yavaş yavaş yola koyulmak için hazırlanıldı. Dönüş yolunda Bakısyan’a 2 kilometre ötede Tur Abdin’in incisi Hah Meryem Ana Manastırı’na uğranıp mum yakılarak sevdiklerimiz ve sağ salim dönmemiz için dua edildi ;zira cuma akşamı Diyarbakıra inen uçağımızın pisti aşıp tarlada epey yol almasından sonra bu dua içimizi rahatlatacaktı. Hah’tan sonra yol boyunca uzaktan gördüğümüz kiliselerimize selam gönderdikten sonra Saleh'deki (Barıştepe) ihtişamlı Mor Yakup Manastırı’nın rahibi abune Daniel Savcı’yı ziyaret edip geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Manastırın rahibesi olan Merin Yılmaz da abune Daniel gibi bizi o içten güler yüzüyle karşıladı ve ayak üstü kısa bir sohbet etme imkanı bulduk. Uygun olan en yakın zamanda tekrar gelmek üzere anlaşıp minibüse toplaştık ve Mardin yoluna çıktık. Yol üzerinde son süryani demirci ustalarından ve ‘’ Avrupa Mardin’e gelse yine oraya gitmem!’’ diyerek yaşadığı toprağa olan bağlılığına vurgu yapan Daniel amcamızın kapalı dükkanını görüp ona da uzaktan selamlarımızı gönderdikten sonra Diyarbakır Havaalanı’na doğru yol aldık.
Üç gün içerisinde beş gösterim, her gösterimde ayrı bir tecrübe ; 4 kilise, 4 manastır ziyareti , bu toprakların sesi olan Süryanicenin ve umudun peşinde olma gayreti... Sadece bu topluma değil dünya kültür mirasına katkıda bulunmak için hepimize düşen görevi umarız gelecek nesillerimiz çok geçmeden anlamaya çalışır. Ahunoların da , Ahparikler, Ahuylar gibi diğer dillerle birlikte var olması dileğiyle...
* Ah : Aynı şeyi isteyen, kardeş
Güncelleme Tarihi : 20 Mart 2008