Dinsel açıdan ışıktan yaratıldığına ve Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına inanılan gözle görülmeyen tinsel varlıklara melek denilir. Başka bir deyişle, duyu organları ile algılanamayan, gözle görülmeyen, sürekli Tanrı’ya kulluk eden, verilen görevleri tam yapan, yaratılış gayesine uygun olarak faaliyet gösteren, günah işlemeyen nûranî ve rûhânî varlıklardır. Melekler fizik ötesi varlıklar olduğu için pozitif bilimin alanı dışında kalırlar.
Etimolojik açıdan ‘‘melek’’ sözcüğü Süryanice kökenli bir isimdir. Üç harfli (L’AĞ: lomad, olaf, kof) ‘‘ܠܐܟ’’ kelimesinden ‘‘ܡܠܐܟܐ / Malağo / Melek’’ ismi türetilmiştir. Haber duyuran, müjdeci, elçi, ulak anlamına gelir. Melek ismi Süryaniceden Arapçaya geçmiştir. Süryani kültüründe koruyucu melek, ‘‘Malağo Noturo / ܡܠܐܟܐ ܢܛܘܿܪܐ veya Malağo d’Btilutho /ܡܠܐܟܐ ܕܒܛܝܼܠܘܼܬܐ ’’ diye adlandırılır.
Mecazi anlamda ‘‘melek’’ isminin birkaç anlamı vardır. Bu anlamlardan birisi terbiyeli ve uysal kimse demektir. Diğeri de çok temiz, iyi huylu, halim, salim ve güzel insan anlamına gelmektedir. Onun için melek gibi insan tabiri çok manidardır. Yaşam ile insan arasında aracılık/elçilik görevi yapan anneler bu nitelendirmeyi ziyadesiyle hak eder. Özellikle doğurduğu insana mantıksal yönden neler yapması gerektiğini; ahlaki yönden de neler yapmaması gerektiğini öğretmişse/öğretebiliyorsa, o annenin etkin diğerkâmlığı büyük bir farkındalığa dönüşür. O da gerçek manada tıpkı toprak gibi hayat için bir berekettir. Onun için anne toprağa benzetilir. Toprak da anneye.
Çünkü anne de tıpkı toprak gibi insanı/evladını dokuz ay karnında taşıyıp hayata armağan eder. Toprak gibi karnında yaşatır, toprak gibi doğurur, toprak gibi koynunda büyütür. Her türlü besinini, minerallerini, suyunu, kokusunu ona verir. Onun sayesinde insanın kökleri derine, dalları yükseğe gider.
Öte yandan anne kişisel tarih demektir. Doğumdan itibaren insanın bütün yaşamına şahitlik eder. O şahitliğin bazen cefasını, bazen de sefasını çeker.
Haddini ve hakkını bilen meziyet sahibi bütün annelere selam olsun.
Bilmek başka, hissetmek başkadır. Hayatımızı bildiklerimiz değil, daha çok hissettiklerimiz yönetir. His dünyamızın en değerli varlıkları da annelerimizdir. “Anne!” sözünü duyunca, aklımızdan çok kalbimiz çalışır.
Öyle ki; yüklenen anlamlar bakımından bir güne sığdırılmaması gereken ve tarifi imkânsız anneler günü için kurgusal hikâyeyi aktarmanın, paylaşmanın en büyük anlatım olacağına inanıyorum.
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Tanrı’ya sormuş: Tanrım beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki orada nasıl yaşayacağım?
Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.
Pekiiiii… İnsanlar bana bir şeyler söylediklerinde dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım?
Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.
Peki, Tanrım ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?
Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.
Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum beni kim koruyacak?
Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.
Fakat ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.
Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek.
O sırada Cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır.
Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:
Tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle benim meleğimin adı ne?
Meleğinin adının önemi yok yavrum sen onu ANNE diye çağıracaksın.
Bizi yaşamla tanıştıran, büyüten bütün annelerin günü kutlu olsun.
Haddini ve hakkını bilen meziyet sahibi bütün annelere selam olsun.
Yazar: Malfono Yusuf Beğtaş ; Güncelleme Tarihi : 8 Mayıs 2021