Süryaniler bu toprakların en eski halklarındandır. Kimlerin buralara sonradan geldiğini tarih açıklamaktadır. Bu yazımı bilerek geciktirdim. Yani toplumsal tepkinin ne olacağını gözleyerek bu konuda makale yazmak istedim. Konu şu. Süryanilere yönelik son zamanlarda bazı istenmeyen olaylar meydana geldi. Birinde bir kilisenin duvarlarına
küfürler/hakaretler yazılmış ve Süryanilerden bulundukları yeri terk etmeleri isteniyordu. Bir diğerinde ise ‘
aklından zoru’ olduğu söylenen birinin ayin sırasında kiliseye girerek bir elinde bayrak bir elinde çekiç
cemaati tedirgin etmesiydi. Bu iki olay ilk etapta birbirinden ilgisiz gibi görünse de zaman ve mekân ilişkisi içinde bu olayların tesadüf olmadığı, bazı kişi/kesimlerin gizli ajandalarını hayata geçirmeye çalıştıkları görülüyor. Provokatif olaylar olduğu gün gibi ortada. Bir dönem Çorum’da, Maraş’ta ve daha bir sürü yerde Alevi evlerinin işaretlenmesi gibi.
Mezopotamya’nın en eski ve yerli halklarından olan Süryaniler zaman zaman dillerinden zaman zamanda inançlarından dolayı birçok haksızlığa uğramıştır. Çoğunluğun içinde azınlık olmanın ne kadar güç bir şey olduğunu Süryanilerin yaşadıklarından görebiliyoruz. Tehcir (!) olayından da nasiplerini alan Süryaniler son olarak 90’lı yılların keşmekeşliği/kaosundan da nasiplenmişler, paylarına düşen sürgünleri, faili meçhulleri ve hakaretleri yaşamışlardır.
Bizden olmayana eskiden beri iyi davranmadığımız gün gibi ortadadır. Bazen bunu etnik kökenden bazen de aramızda ki inançsal farklılıklardan yapıyoruz. İçeride birbirimize yaşattığımız pek masum olmayan olayları sürekli ‘dış mihraklara’ bağlayarak kendimizi masum gösterme çabasından hiç vazgeçmedik.
Yukarıda bahsettiğim olaylara dönecek olursak; Kadim Süryani halkının ana vatanlarında yaşamasından birilerinin rahatsız olduğu görülmektedir. Bu dünyayı Süryanilere dar etmek isteyenler eskidende bugünde misyonlarından vazgeçmemiş görünmektedir. Bu nedenledir ki can korkusuyla on binlerce Süryani bugün anavatanlarından uzakta Amerikalarda, Avrupalarda yaşamaktadır. Sadece Midyat ilçesinde değil Nusaybin’de de benzer çirkin oyunlar tezgâhlanmıştır.
Kiliselerin duvarlarına küfürler yazılır, yön tabelalarında kiliselerin adlarının üzeri bantlanır, ‘deliler’ ayinleri basar ve daha bir sürü çirkinlik. Hatta en son İstanbul Avcılar Belediyesi’nin Rahibeler ile ilgili bilbortlara astırdığı afişler Türkiye genelinde de bizden farklı olan inanç kesimlerine halen alışmadığımız görülmektedir.
İşin acı veren yanı ise her fırsatta basının karşısına çıkan değerli yerel ve ulusal STK’lar bu olayları görmezden gelmiş bir nevi olanları kerhen de olsa onaylamıştır.
Mezopotamya’nın en renkli çiçeklerinden olan bu kadim halk ile bu coğrafyaların yaşanılabilir bir yer olduğunu, onlarsız bu coğrafyanın anlamını yitireceğine inanıyorum. Her kapımı açtığımda bir Süryani gördüğümde bu zenginliğe sahip olduğumuz için kendimi şanslı görüyorum. Dolayısıyla aklından zoru olsun olmasın hiç kimsenin bu tür davranışları yapması yada onaylaması kabul edilebilir değildir.
Duvarlara iğrenç sözler yazarak birilerinin burayı terk etmesini isteyenler şunu bilsin ki illaki birilerinin buraları terk etmesi gerekiyorsa o küfürlerin sahiplerinin burayı terk etmesi daha doğrudur. Midyat çok dilli, çok dinli yapısı ile dünyanın kültürel olarak en zengin birkaç yerinden bir tanesidir. Kimsenin burayı ya da genel olarak Türkiye’yi bir soğan tarlasına döndürmeye hakkı yoktur. Kaldı ki Süryaniler bu toprakların en eski halklarındandır. Kimlerin buralara sonradan geldiğini tarih açıklamaktadır.
Kadim Süryani halkına karşı yapılan bu iğrenç ve seviyesiz davranışları kınadığımı, Süryani halkının yanında olduğumu ifade etmek istiyorum. Herkesi bu tür hassas olaylar karşısında duyarlılığa davet ediyorum.
SOFEG HOĞİL- EDİ BESE- ARTIK YETER!
Güncelleme Tarihi: 22 Eylül 2010