Fransız sanatçı Thierry Payet 1.5 yıl önce Mardin'e yerleşti. Her gün halkla konuştu. O konuşmalardan bir derleme yaptı ve 3. Mardin Bienali için şahmaran ustalarından Tacettin Toparlı'nın dükkanının girişindeki tavana yapıştırdı. Fransız sanatçıya göre Mardinlilerin gündeminde beş konu öne çıkıyor: Şahmaran, güvercinler, Hıristiyanlar, gerilla ve cinsellik...
“Hoşgörü kenti”, “Şahmaran’ın anavatanı”, Güneydoğu Anadolu ’nun turistik bir şehri ya da Rojava’nın karşısı… Hakkında tüm bunların söylendiği şehir, Mardin’in nabzını Fransız sanatçı Thierry Payet tuttu.
Payet çalışmasına 1.5 yıl önce başladı. Mardin’e yerleşti, halkı ile konuştu günler, haftalar, aylar boyunca. Ardından o konuşmalardan bir derleme yaptı. 3. Mardin Bienali için derlemelerini yazdığı küçük kağıtları, bölgenin en çok ziyaret edilen yerlerinden birinin, şahmaran ustalarından Tacettin Toparlı’nın dükkanının girişindeki tavana yapıştırdı. Bir de kitapçık olarak topladı.
Fransız sanatçıya göre şehir, her mevsim bambaşka bir gündem ile yaşasa da, Mardinlilerin konuşmalarını derlediği enstalasyonda beş konu öne çıkıyor: Şahmaran, güvercinler, Hıristiyanlar, gerilla ve cinsellik…
BİR MARDİNLİNİN ANLATIMIYLA MARDİN
“Bir kral. Kızı şehrin sokaklarında yürüyor. Bir adam görüyor ve ona aşık oluyor. Birbirleriyle görüşmeye başlıyorlar ve kadın hamile kalıyor. Kadın, adamın kendisinden saklanan kardeşi olduğunu sonradan anlıyor ve çocuktan kurtulmak istiyor. Çocuğu kalede bulunan sarnıca atmadan evvel, adını Mardin koyuyorlar (sarnıç Mardin’e su dağıtıyor) Derler ki günümüzde içinde yüzlerce yılan yaşıyor.”
Bir Mardinli, yaşadığı şehri bu sözlerle anlatıyor Fransız sanatçı Thierry Payet’ye. Payet’nin 3. Mardin Bienali için hazırladığı “Anlatım – Mardin Hikayeleri” eserinde Mardinliler şehirlerini anlatıyor. Kimi bienalin de teması olan “mitolojiler” üzerinden kimi de mitleşmiş gerçekler üzerinden…
“Meleklerle konuşuyorum. Bir melek benimle birlikte evimde yaşıyor. Bu melekten bir çocuğum oldu. Melekler aldı onu. Çok güzel bir çocuktu. Ne erkek, ne kız, bu hikayeyi anlattığımda bana kimse inanmıyor.”
Bu mitolojilerin başını şehrin turistik simgesi, aşık olduğu erkek yüzünden öldürülen başı insan, vücudu insan olan kadın, Şahmaran çekiyor.
“HER ŞAHMARAN SAHİBİNİ BEKLER”
“Şahmaran tasvirinde, altı ayak vardır, ancak gerçekte yedi tanedir ve yedinci ayak döngüyü tamamlar.”
Şahraman, Payet için onun sadece bölgenin önemli bir sembolü olması değil. Aynı zamanda şahmaran çizimleri ile ün salan ve Thierry Payet’nin de enstalasyonuna ev sahipliği yapan Tacettin Toparlı’nın varlığı…
“Şahmaran’daki anlamı herkes onun gibi hissetmez. Bana örneğin Şahmaran ile ilgili hislerimi sorardı. Her Şahmaran sahibini bekler. Öyle herhangi birine satmaz.”
Şahmaranlar kadar bölgeye özgü ilgi gören bir başka değer ise güvercinler. Farklı çeşitlerdeki güvercinler burada çok değerliler. Öyle ki Thierry Payet, “Güvercinler kadınlar gibi görülüyor. Erkekler onlar için kavga edebiliyor” diyor.
“Yer önemli değildir. Gökyüzündeki yükseklik en önemlisidir. Güvercin dalışa geçer, sonra takla atar, nihayet ilk pozisyonuna döner.”
Her Mardinli gelen misafirine öve öve güvercini anlatabiliyor Payet’ye göre. Ve bu saygın kuşlara yönelik kötü davranışlar affedilmez görülüyor.
“Bir adamın güvercinin bacaklarındaki tüyleri daha güzel göründüğünü düşündüğü için kopardığını hatırlıyorum. Bu yapılamaz.”
ŞEHRİN YOK EDİLEN HIRİSTİYANLARI
Bugün güvercin tedirginliğini üzerinden atmayan şehir sakinleri ise Hıristiyanlar…
“Gazi Paşa İlkokulu. Orada okula giderdim. Mimat Lolo, Mardinli bir Hıristiyandı. Benim için önemli. Önce mimarın eviydi, sonra okul oldu.”
Payet’nin topladığı anlatılarda, herkesin az ya da çok Hıristiyanların yoğun yaşadığı günlere dair anısı bulunuyor.
“Mardin yedi kere boşaltıldı. Altı kere Hıristiyanlardı. Yedinci seferde Müslümanlardı. Sekizinci seferde Süryaniler geri dönüyor.”
“MÜSLÜMANLARLA YAŞAMAZSAK… ”
Bu dönüşü neden gerçekleştirdiğini ise bir Süryani şöyle anlatıyor Fransız sanatçıya:
“Müslümanlarla birlikte yaşarsak birbirimizi gerçekten seveceğiz. Yaşamazsak bütün kapıları kapatacağız.”
Sevmek için gelseler de, Süryaniler yüzlerce yıllık anavatanlarına dönmeye karar verseler de, hala içlerinde tedirginlik yaşayabiliyorlar. Çünkü akıllarda dile dökülmese de Seyfo’nun yani Süryani Soykırımı’nın izi bulunuyor.
“Bir Müslüman’ın bir haçı neden tahrip ettiğini hissedebiliyorum ve anlayabiliyorum ve hangi tip haçı tahrip edeceğini de. Aynı anda, Hıristiyanın bu haçı neden yaptığını da biliyorum.”
Fransız sanatçı Payet’ye de anlattıkları gibi tek istekleri kültürlerini bu topraklarda yaşatabilmek.
“Evim 700 yıllık tarihi taşların üzerine inşa edilmiştir. Üç kat ve dört aile, kuzenler, yeğenler, beraber yaşar. Hepimiz aynı ismi taşırız ve ortak hikayemiz vardır. Hepimiz Süryaniyiz. Büyükannem başka yerde yaşar ama geri geldiğinde hepimiz orada toplanırız.”
Süryaniler Mardin için konuşulan bir kimlik olsa da Ermeniler için durum farklı. Onlardan daha az söz açılıyor. Sadece zanaatkarları ile ilgili konuşuluyor.
“Ermeni ustalar, bazen ürettikleri işler için muhteşem çaba harcarlardı. O çabanın yoğunluğu, onlar katledildikten sonra kayboldu.”
Şehrin kanlı geçmişinde 90’lı yıllarda geniş yer buluyor elbet. Özellikle de bölge halkının deyimiyle gerillanın yaşadıkları. Thierry Payet’ye göre bu durum bölgenin gerçeği. Her köşe başında 80’lerin, 90’ların hatıraları bulunuyor. Hatta bazıları Hıristiyan mirasının üzerinde.
“80’lerde şehrin 4 km dışında Deyrulzafaran vardı, orda birçok deney gerçekleştirdik. Mağaralarında silahlarla, düşüncelerle ve tartışmalarla denerdi kendini gerilla.”
“Kasımiye Sineması. 80’lerden önce orada hayvanlar yaşardı. Geceleri Molotof kokteyl yapmasını tatbik etmek için oraya giderdik. Gerilla deneyleri yapmak için kullanırdık orayı. Tarihi yerlerle ilgili bir bilincimiz yoktu. Eğitimimiz topraktandı, sokaklardan.”
Bu savaş şehrin çocuklarının ölümü demekti. Tüm sokaklara sessizlik, yüreklere acı, çevredekilere tedirginlik getiren bir ölüm.
“Eski bir gerilla üyesi kayıptı ve cesedi bulundu. Mardin, her seferinde ölümle başlıyor. Haberci bunun şehrin gerçeği olduğunu söylüyor.”
MARDİNLİLERİN EN MAHREM ANILARI: CİNSELLİK
Ölüm kadar hayatın bir başka gerçeği cinsellik de Mardin’in konuşulanları arasında. Fransız sanatçının konuştuğu Mardinliler bu “mahrem” görünen konuda da pek çok özel anlarını paylaşıyor. Çalışmanın güven çıtasını ne kadar yükselttiğini gösterircesine…
“İlk öpüşmemi caminin arkasında yaptım. Hangi cami olduğunu söyleyemem.”
“Bir gece perdeleri kapatırken, başörtülü bir kadının terkedilmiş binadan arkasında iki adamla birlikte çıktığını gördüm. Beni camda gördüklerinde, kadın hızını artırdı ve adamlar hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler.”
Kaynak: Radikal, Serdar Korucu; Güncelleme Tarihi: 23 Mayıs 2015