Turabdin'de inanç ve gelenek birbirinden kopmaz bir ahenk içinde olsa da, gelenekler inançla anlam bulur. Bütün geleneklerde, muhakkak yaşatılan bir inanç vardır. Geleneği inançtan soyutlamak yanıltıcı olabilir. Genelde harcında inanç karışımı olmayan bir gelenek yapısı yok
Turabdin'de.
Burada, gelenek bazen inançta somutlaşır. İnanç da gelenekte.
Turabdin'deki yaşam gerçeğini anlamak için, bu topraklarda filizlenen bütün gelenek ve inanç ürünlerine bu perspektiften bakılmalı. İnanç ve gelenek, Turabdin insanlarını ayakta tutan, yaşama anlayışını şekillendiren, düşünce yapısını biçimlendiren temel öğelerin içinde yer alarak ruhani yaşamda yönlendirici rol oynarlar. Yüzyılları aşıp günümüze kadar gelebilen bu inanç gelenekleri,
Mesihi inanç verileriyle, yaşam koşulları içinde yoğurulup yorumlanması,
Turabdin'deki sürekliliklerine temel etken olarak gösterilebilir.
Turabdin Süryanilerinin geçmişten günümüze akan bir yaşam ırmağında bütünlüğe kavuşmasını sağlayan, geçmişiyle bugünü arasında sağlam bir bağ oluşturan bir çok inanç geleneğinin arasında "
SİBORO" gelmektedir.
"
Siboro" klasik Süryanice'deki "
Suboro" sözcüğünün Turoyo (halkın konuştuğu ağız)'da hafif bir değişime uğrayan halidir. Türkçe'de "
muştulama, müjdeleme" anlamına geliyor. Meryem Ana'nın İsa Mesih'e gebe kalacağını bildiren müjdelemenin bir anısı olarak, her yıl 25 Mart'ta kutlanan bu bayrama Süryani Kilise'sinin geleneğinde "
Suboro" denilmektedir.
Bu bayramın kutlanması, Turabdin'de evlerde yaşanan somut hazırlıkların verdiği anlamlı ama ruhani bir heyecandan sonra gerçekleşir. Hazırlıklar, bu bayramın belli başlı özelliği olan
siboro örgüsü ve
mayasız hamurda düğümlenmektedir. Çünkü bayram sevinci, siboro örgüsü ve mayasız hamurların yoğurulmasıyla doruğa ulaşırken, çok eskilere dayanan bir inançsal geleneğin devamlılığı da burada göze çarpmaktadır.
Suboro bayramının
Turabdin'de iki gelenek yapısı var: Bunun bir göstergesi olarak, bayram akşamı biri beyaz, diğeri kırmızı iki ipin örülmesiyle renkli bir sicim oluşturulur. Sicimin beyazlığı İsa Mesih'in tanrısallığına, kırmızılığı ise insanlığına işaret etmektedir.
Bazı yerlerde de
beyaz,
kırmızı ve
siyah renklerden oluşan sicimler oluşturulur. Buradaki yoruma göre üç renk, Kutsal Üçlüğe (teslise); başka yoruma göre de, siyah renk İsa Mesih'in ızdıraplarına ve ölümüne, kırmızı çarmıha akıtılan kanına, beyaz ise paklığına işaret etmektedir.
Meryem Ana'nın nitelikleri göz önünde bulundurularak, bu sicim evin bakire kızlarının "
Yaşam Ekmeği Benim" Süryanice ilahisinin eşliğinde yoğurduğu mayasız hamurun üzerine haç şeklinde konulur. Üzerine de evde mevcut bütün tahıllar eklenir. Sonra, evin damına çıkartılarak geceyi aydınlatan yıldızların ve ay ışığının altında, ilahiler söylenerek bir süre öyle bekletilir. Ruhaninin okuyacağı özel dualardan sonra, kilisedeki İncil'in altına konulur. Ayinden sonra cemaat üyelerine dağıtılır.
Geleneksel olarak, her yıl
siboro gecesinde evin eski mayası yeni maya ile değiştirilir. Bayram sabahı erkenden, o hamurdan "
buğro" diye adlandırılan ayin ekmeği (burşan) yapılır. Bazı
burşanlar, aile fertlerine ve akrabalara verilirken bazıları da bereket amacıyla yıl boyu evlere, tarla ve bağlara bırakılır. Arta kalanlar ise hayvanlara yedirilir.
Burşanların bu şekildeki dağıtımı, İsa Mesih'in dünyaya gelişini insanlara ve doğaya müjdeleyen bir gelenek olarak kabul edilir.
Bir değneğin başında, tarla veya bağların orta kısmına yerleştirilen burşanlara ulaşan ilk orakçı,
burşan değneğini aldığı gibi anında kırıverir. Bununla hasat döneminin yorgunluğuna karşı, sırt direncinin arttırıldığına kanaat getirilir.
Siboro örgüsü için oluşturulan sicimle ise, aile fertleri arasında bölüştürülerek Paskalya bayramının ikinci gününe kadar kollara, parmaklara, kulaklara ve boyunlara takılır. Çıkarıldıklarında, inançsal saygının ifadesi olarak, kilise duvarlarındaki deliklere konulurlar. Veya bayramda yapılan "
daşişto" sütlaçının yapıldığı ateşin altında yakılırlar.
Birlikte yaşamanın dayattığı etkileşimin bir yansıması olarak, bu siboro geleneği Turabdin'deki farklı dinler arasında da görülmektedir.
Yezidiler, bu geleneği Süryaniler gibi uygularken;
Kürtler ve
Mhalmiler (Müslüman olmuş Süryaniler)'de bu gelenek sadece örgü şeklinde kendisini göstermektedir.
Mhalmilerin mavi ve beyaz iplerden ördükleri sicimlere "
Basımbar" adı verilir. Aynı ifadeyi Arapça konuşan Süryaniler de kullanmaktadırlar.
Bu da gösteriyor ki, dinler farklı olsa da, bazı inanç ve gelenekler tarihin akışın içinde değişime uğramayan canlı bir birlikteliğin bölgesel yansımalarıdır. Aynı geleneğin başka bir yorumlanmış şeklidir.