Dünyada konuşulan ilk lisanın "
Aramca (Aramice) " olduğunu belirten pek çok bilgin vardır. Kutsal Kitaplarda, Nuh Peygamberin üç oğlu olduğu ve bunların
Sam, Ham, Yafet adında olduğu yazılıyor. Gemiden çıktıkları zaman
Şınar diyarında bir ova bulurlar ve orada yerleşip çoğalırlar. İnsanlar çoğalınca
Babil Kulesini yaptıklarına dair açıklamalar da yine Kutsal Kitaplarda anlatılır.
Tanrı insanlara kızıp işte orada bütün dünyanın dilini karıştırarak 15 dile ayırır. Bazı Arap ve Yunanlı tarihçiler bu dillerin 72 olduğunu yazar.
Sami dil ailesinden beş kavmin dilleri türemiştir. Bu kavimler:
İbraniler, Aramiler, Asurlular, Elamlar ve
Babillerdir (Öztemir,1988,S:46).
Mor Mihayel ve
Bar Hebraeus tarihlerinde
Sam'ın beş oğlu ve her birinin ayrı bir dili olduğu yazmakta. Buna göre
Aram, Sam'ın oğludur.
Aram'ın konuştuğu dil
Aramcadır. Bu dili konuşan kavmin, çoğunlukla Asya'nın büyük bir bölgesinde yaşadığı ve bölgeye
Aram denildiğini yine tarihten öğreniyoruz.
Dine bağlı olmadan açıklamaya çalışırsak
Aramca dilinin kaynağı, eski
Mezopotamya dillerine dayanır. Bu eski
Mezopotamya dillerinden temellenen, ama onlardan daha basit ve kullanışlı bir yazı sistemi olan
Aramca zamanla tüm
Sami dillerinin yerini almayı başarmıştır (Bilge,1996,S:49). Aramca, en parlak zamanında, İ.Ö.300 ile İ.Ö.650, 600 bin kilometrekare genişliğinde bir alanda konuşuluyordu. Değişik çağlarda İngiltere'den Çin'e kadar uzanan alanda serpili olarak yazılı belgeler bırakmıştır.
Aramca zaman içinde Akkad (Asur, Babil), Ken'an (Ugarit, Fenike, İbrani...) dilerini bastırarak onların yerine geçmiştir (Günel,1970,S:61). Babil esaretinden sonra
İbraniler bile kendi dillerini bırakarak
Aramca konuşmaya başladılar. İranlıların, Ahaimaniş ve Pers devletlerinde de kullanıldığı gibi Sasaniler çağında bu dil sönen Akkadca'nın yerine bütün Ön Asyanın idare ve milletlerarası dili olmuş; Doğuda Yunanca'nın yayılmasını durdurmuş ve Anadolu'da İranlı satraplar sikkelerini Aramca bastırmışlardır. Kapadokya'nın Arabissos (Arapsun) şehrinde
Aram harflerle
Aramca yazıt bulunması ve bunun din yazıtı olması; ayrıca eski Anadolu'da eski Sardeis (İ.Ö. IV. yüzyıl) şehrinin kazıları 1921'de yapılırken Aramca-Lydce olmak üzere iki dilde yazılı sekiz satırlık bir mezar yazıtının meydana çıkması, bu dilin Ege kıyılarında Yunanca'ya rekabet ettiğini göstermiştir (a.g.e., S:62). Aramca'nın diğer
Sami dillerinin yerini almasının önemli bir nedeni de diğer Sami halklarının konuştuğu dile çok yakın olmasıydı. Bu neden Aramilerin para ve ticarette etkin olmaları ve Akamenya İmparatorluğu'nun Aramca'yı imparatorluğun resmi dili kabul etmesiyle çakışınca, bu süreç kendiliğinden hızlandı ve tüm
Sami halkları bu dili benimsedi (Bilge,1996,S:49).
Aynı zamanda
Aram dili Hazreti İsa'nın bütün vaazlarında ve gittiği her yerde kutsal kılıp kullandığı dil olmuştur. Hatta kilisedeki ilk ayin, yine
Aram dili ile yapılmış ve İ.S.51 yılında Kudüs kentinde yapılan ilk Sinod'da toplananlara verilen temel kilise kuralları da
Aram dili ile ayrıca Matta İncili de
Aramca yazılmıştı.
Aramca İ.S. VII. Yüzyılda arkasından gelen
Sami ırkının lisanı olan Arapça'ya yenilmiş ve zamanla silinerek köylüler tarafından konuşulan bir lisan halini almıştır. Bunun başlıca sebebi
Aramca'nın yayılmış bir uygarlık dili olmasına ve görkemine rağmen,
Aramilerin egemen siyasi hayatı pek az sürdüğünden ( Orhoe-Edessa, Süryanice : Urhai; İ.Ö. II.yy. , İ.S. III. Yüzyıl ortası ) büyük ve başlı başına bir devlet dili olamayıp silinmiştir (Günel,1970,S:62). Bu dilin Doğu ve Batı olmak üzere iki diyeleği vardı.
Batı Aramca'nın en eski örneklerine Suriye ve Anadolu sınırında küçük beylikler kurmuş Arami krallıklarının bıraktıkları yazıtlarda rastlandı. Bunun dışında
Mısır ve
Filistin'de,
Tedmur ve
Palmira'da da konuşulan dildi. Eski
Doğu Aramca'nın en eski örneklerine ise, İ.Ö. IX. ve VIII. Yüzyıllarda Akkad bölgesinde,
Akkadça ile birlikte yazılan kitabelerde bulundu.
Doğu Aramca çok geniş coğrafi alanda konuşulan diyeleklerden oluşuyordu. Fakat
Doğu Aramca'nın ve tüm
Aramca'nın ağırlık merkezini oluşturan
Süryanice'dir. İ.S. II. yüzyılla birlikte Hıristiyanlığı kabul eden
Asurlular, merkez Urfa olmak üzere, bu dille zengin bir edebiyat oluşturdular. Fakat V. yüzyıldaki kristoloji tartışmalarında
Ephesos (Efes) 431 ve
Khalkedon (Kadıköy) 451 Konsülleri sonrasında Süryani kilisesiyle birlikte Süryani dili de iki kolda gelişme gösterdi (Bilge,1996,S:49).
Büyük Larousse Ansiklopedisi Edessa (Urfa) Aramcasının lehçesi olan Süryanice'nin bu kentin İ.S. II.yy.'da Doğu Hıristiyanlığının önemli merkezlerinden biri olunca çok önem kazandığını ve Hıristiyanlar için dinsiz terimiyle eşanlamlı Aramca ile karışmaması için Süryanice adını aldığını iddia ediyor. Daha sonraki açıklamaları ise şöyle: Bu dil Yunanca'nın ardından, Doğu Roma imparatorluğunun en önemli dili oldu ve Nesturi misyonerlerle Çin'e dek yayıldı. III. yy.la VII. yy. arasında, özellikle dinsel nitelikli büyük bir edebiyat gelişti (Kutsal Kitap çevirileri ve yorumları, Azizlerin yaşamları, ilahiler ve şiirler). Ancak dinsel edebiyatın yanı sıra Yunan felsefe ve bilim geleneği doğrultusunda da ürünler verildi (genellikle, artık özgün metinleri yok olmuş birçok Yunanca yapıtın çevirisi) . Teolojik tartışmalar nedeniyle, Süryanice konuşanlar V. yüzyılda, Doğuda Pers etkisiyle Nesturiler ve Batıda Bizans etkisiyle Süryani Ortodokslar olmak üzere ikiye ayrıldılar. İki öbekte, özellikle ünlülerin söyleniş özellikleri ve bunları yazıda belirtme biçimleri nedeniyle ayrı lehçeler gelişti.
1. Batı Süryanice
Bu dil Bizans Döneminde Urfa'da konuşulurdu. Bu dili bugün:
a. Süryani Ortodokslar veya Batı Süryaniler,
b. Maruniler kilise dili olarak,
c. Melkitlerin bir kısmı hala konuşurlar.
2. Doğu Süryanice
Bu dil bugün İran'da Nesturiler tarafından konuşulmakta olup Nisibis (Nusaybin) okulu vasıtasıyla gelişmiş ve yayılmıştı (Aydın .E.,1982,S:106).
Aramca işlek yazısının değişik bir biçimi olan Süryani abecesi, tümü ünsüz 22 harften oluşur. Başlangıçta ünlüleri belirtme olanağı bulunmuyordu. VIII. Yüzyılda Kutsal Kitap'ın geleneksel okunmasını kurallara bağlamaya yarayan birçok ünlü dizgesi gelişti.
Süryanice bugün Batı Süryanilerinin kullandıkları Süryani abecesi ile yazılmaktadır. Bu abece İbraniceye yakın olup eski şekillerine "Estrangele " harfleri denir. Süryanice Arap işgalinden sonra da XIII. yüzyıla dek yaşadı ve Araplara Yunan uygarlığının bilimsel mirasını aktarmaya yaradı. Bugün Süryanice Ortadoğu'daki birçok Hıristiyan toplumun dinsel törenlerde kullandığı dildir.
Bugün Süryanice Türkiye'de Tur-Abdin (Mardin-Midyat bölgesi), Şırnak, Hakkari (Beytulşabap) bölgelerinde; İran'da Urmiye bölgesi ile Kuzey Irak, Suriye ve Lübnan'daki Süryanilerle öteki bazı küçük topluluklarca konuşulmaktadır. Ayrıca bu ülkelerden Avrupa ve Amerika'ya göç eden Süryaniler de bu dili günlük yaşamlarında kullanıyor. İstanbul'da da Süryanilerin bir kısmı hâlâ bu dili ana dilleri olarak kullanmaktadır. Benim gibi İstanbul doğumlu Mardin'in içinden bir aileye mensup Süryaniler ise maalesef bu dili konuşamamaktadırlar.
Acı olan bu kadar köklü ve tarihi öneme sahip hazine değerindeki dili kendi sahiplerinin bir köşeye atması hatta küçümsemeleridir. Sevindirici olan ise gençlerin yitip tükenmekte olan, solup kuruyan bu köklü ağacı canlandırmak için çalışmalarıdır. Temennimiz ve inancımız insanlık varoldukça her dilin varlığını gelişerek sürdürebilecek bir ortam bulabilmesidir...