Yazar Nurgül Çelebi, Süryani babaannesi Zilfa’nın hayat hikayesinden yola çıkarak ‘İncir Ağacı’ adlı kitap serisini yazdı. Çelebi, ‘Şuan DAİŞ’in yaptıkları yıllar önce Seyfo katliamında bu topraklarda yapıldı. Babaannemin yaşadıkları üzerinden Süryani kadınlarının acılarına ışık tutmak istedim’ dedi
Süryani Dil ve Kültür Anabilim Dalı yüksek lisans mezunu Akademisyen ve Yazar Nurgül Çelebi, Mardinli Süryani bir babaannenin torunu. 1915 yılında yaşanan Süryani katliamının nesilden nesile geçen hikâyeleriyle büyüyen Çelebi, babaannesinin yaşadıklarından etkilenerek, 4 kitaptan oluşan “İncir Ağacı” serisini yazmaya başladı. 4 serilik kitabının ilk iki kitabını çıkaran Çelebi, “Yarına Dokunmak” ve “Aşka Dokunmak” romanlarında büyük babaannesi Zilfa’nın yaşamış olduğu acılara dokunarak yaşanan travmayı konu aldı. Özellikle Süryani kadınlarının tarihten bugüne dek yaşadıklarına yer veren Çelebi, “Bir kadının yaşamış olduğu travmayı Zilfa’nın başına gelen olaydan yola çıkarak aktardım. Süryani kadının genel olarak yaşamış olduğu o acıyı bu şekilde romanlarımda ifade etmeye çalıştım” dedi.
Mardin’e yerleşti
6 yıl önce Süryani olan büyük babaannesinin hayat hikâyesinden çok etkilendiğini ve hikâyenin aile içerisinde çok fazla dillendirilmediğini ifade eden Çelebi, “Ben büyüklerime sorardım ‘Zilfa’ya ne oldu? Neden bir Hıristiyanken Müslüman oldu, ne oldu? Bütün ailesini kaybettiğini söylüyorsunuz ama nedir işin aslı’ diye sorardım.
Bunları yazabilmek için İstanbul’dan Mardin’e geldim. Araştırma yapmak için o dönem zarfında kiliseleri ve çeşitli Süryani köylerini gezdim. Papazlarla röportajlar aldım. Ancak bu benim için çok fazla yeterli olmadı. Sonra gönülden evet diyebileceğim bir çalışma olsun dedim ve gelip yerleştim. Sadece Süryanice’yi büyük babaannemin dilini öğrenmek için Artuklu Üniversitesi’nde Süryanice kursunda ders almaya başladım” şeklinde konuştu.
Ciddi önyargıları var
Mardin’de ilk zamanlarda Süryani kadınlarının kendisine karşı kapalı oğlunu söyleyen Çelebi, “Onlarla sürekli konuştuğum halde benim de Süryani bir yanım var, ben de katliamdan mağdur olmuş bir Süryani’nin torunuyum dememe rağmen çok ciddi bir önyargıları var. Cesaretleri kırılmış sindirilmişler yıllarca, ‘katliam oldu mu’ dediğimizde bile ‘biz bilmiyoruz’ diye bilecek kadar korkutulmuşlar. Bu insanlar yıllarca birlikte yaşadıkları insanlar tarafından katledildiler, tecavüze uğradılar bir mal gibi alınıp başka ailelerin erkelerin zimmetine geçirildiler. Şuanda DAİŞ’in Şengal’de yaptığına birebir ne yazık ki bu topraklar şahit oldu” dedi.
Korkuyu kırmak elimizde
1915 yılında yaşanan ve Süryani halklarının katledildiği Seyfo katliamını konuşamadıklarını söyleyen Çelebi, “Seyfo katliamını yazıp konuşamıyoruz diyen çok oldu. ‘Ne mutlu ki sana sen yazdın, bu çok güzel bir şey’ dediler. Bir Süryani kadını götürüp de bir yerde konuşturamazsınız. Çünkü vakti zamanında ne yazık ki halk olarak biz kestik. Dolayısıyla onların açılmasını sağlamak bizim elimizde, bir köprü oluşturacağız aslında, o algının oluşturması ve rahatlığı sağlamak için öncelikle biz, bize gelecekler biz onların adına bir şeyler yapacağız belki” şeklinde konuştu.
Kaynak: OZGUR GÜNDEM, Güncelleme Tarihi: 10 Temmuz 2015