Coşkun Sabah bir zamanlar Türkiye'nin en ünlü assolistlerine uduyla eşlik etti. Sonra onlara '
Baharı Bekleyen Kumrular Gibi' şarkılarını verdi. Sonunda şarkılarını elinde uduyla kendisi söyledi. Bu alışık olmadığı tarz Türk müzikseverlerin çok hoşuna gitti.
16 Ekim 1954’te Diyarbakır’da doğdum. Annem Roza, iyi bir Süryani idi. Benden 3 yaş büyük ağabeyim Bülent’i, beni ve 7 yaş küçük kardeşim Taşkın’ı Süryani kilisesine götürürdü. Babam Tekin Sabah, Süryani- Ermeni karışımı bir ailedendi. Eczacı kalfalığı, evlenince terzi olan dedemin yanında çıraklık, sonra toptancılık yapmıştı. Cümbüş çalardı. O yıllarda televizyon, internet yoktu; pazar günleri müziğe meraklı evlerde toplanılır, fasıl yapılırdı. Bizim evde de fasıl günleri olurdu.
Böyle bir ortamda büyümek büyük bir miras oldu bize. 9 yaşında ud çalmaya başladım. Dedemin hali vakti yerindeydi. Diyarbakır’da sur içinde tarihi şehirde otururduk. Sonra sur dışında yeni villalara taşındık. Ağabeyim üniversitede okumak istedi ama Diyarbakır’da yoktu; “Tek başına İstanbul’a gidemezsin” dediler. Kapalı bir aileydik; ağabeyim diretince villayı çok iyi bir paraya satıp hep birlikte 1965’de İstanbul’a taşındık.
“Çalgıcılar kahvesinden bir ud virtuözü doğdu”
İstanbul’da kunduracı olduk; ‘Sabah Kunduraları’. Rahmetli babam hem aşırı iyiliğinden, hem alkole meyilinden işi ve parayı batırdı. O yüzden alkol ve sigara kullanmam. Aile beş kuruşsuz kaldı. Bizim müzisyen olmamız bu nedenledir. Lise 2’de, 17 yaşındayım. Ağabeyim 21. O keman, ben ud çalıyorum. İş bulmak için Beyoğlu Mis Sokak’ta Müzisyenler Kahvesi’ne gidin dediler, gittik. İlk, Kısıklı’da Güzel İzmir Aile Çay Bahçesi’nde çaldık. Sonra ikinci üçüncü sınıf yazlık sinemalarda. Bir yandan da liseye gidiyorum. Çok zor yıllardı.
Bizim kazancımızla ev dönmüyor. Babam Pangaltı’da Arı Eczanesi’nde ilk mesleği kalfalığı yapmaya başladı. Çok iyiydi dedim ya, iğne yapardı, ihtiyacı olduğu halde para almazdı. Liseden sonra İTÜ Konservatuarı’na girdim. O zaman gece gazinolarına geçmiştim. 1975-76’da hızla ilerledim. Çalgıcılar kahvesinden bir ‘ud virtuözü’ doğmuştu. Gönül Akkor’un maestrosu Kemani Kirkor Küçük beni saz grubuna aldı. 1970-71’de Beyoğlu’nda Şato Gazinosu’nda, sonra Bebek Belediye’de, ardından Gaskonyalı Toma’da çalıştık. Gazeteci Ergil Tezerdi Fahrettin Aslan’a bahsetmiş, Maksim’e geçtim. 21-22 yaşlarında ud sanatçısı olarak şöhretim iyice parladı.
“Şarkıcı olmak isteyince Emel Sayın, ‘Yapamazsın’ dedi ”
Bülent Ersoy konservatuardan sınıf arkadaşımdı. 1978’de bestelediğim ‘Baharı Bekleyen Kumrular Gibi’yi 45’lik yaptı, yer yerinden oynadı, yılın şarkısı oldu, ben de yılın bestecisi. Arkasından ‘İşte Bizim Hikayemiz’ patladı. Şarkılarım bu kadar patlayınca şarkıcı olmaya, kendi şarkılarımı kendim söylemeye karar verdim. Annem kıyameti kopardı, “Yapma, rezil olursun. Bak ne güzel maaşın var” dedi. Herkes, “Bu senin yapacağın iş değil” dedi. Emel Sayın’ın saz grubundaydım, ona bu fikrimi söyleyince “Sen yapamazsın. Başarısız olursun, sonra da tekrar çalmak için aramıza dönemezsin” dedi.
Bir tek Adnan Şenses, “Yürü” dedi, “Başarırsın”. Sevillanas’ta sahneye çıktım, kıyamet koptu; iki hafta sonraya rezervasyon yapılıyordu. Bebek Belediye Gazinosu’nda İstanbul’un creme de la creme’lerinin masaları vardı, bir masa Erol Simavi’nin, bir masa Rauf Tamer’lerin. Adnan Şenses haklı çıktı. Emel Sayın sonra her karşılaştığımızda “Ne kadar yanıldım, iyi ki beni dinlemedin” demiştir. Albümlerim rekorlar kırdı, 2.5, 3 milyon sattı. Filmler, müzikaller derken 1991’de müzik piyasasındaki değişim ve yaşadıklarım beni Türkiye’yi bırakıp Almanya’ya gitmeye itti.
“Bekarken mahallenin kızları kapıma dayanırdı”
Bekarlıkta çapkındım. Güzel kadınlarla birlikte oldum. Kadınlarda başarılı erkeğe hayranlık, aşk duyma ve kendini adama duygusu vardır. Ben de o avantajı kullandım. Ee elimiz yüzümüz de düzgündü. İlişkilerimin yüzde 80’inde ben değil, onlar beni bulmuştur. Bekarken Etiler’de Pelit Pastanesi’nin yanındaki Peker Sokak’ta otururdum.
Mahallenin bütün kızları bana aşıktı. Kapımı çalmalar, kapıma dayanmalar. Açmazdım kapıyı. Şarkılarımı kadınların ilgisinden etkilenip onlar için yapmadım. En güzel şarkılarımı konserlerimde gördüğüm ilgiden etkilenip yaptım. Eşim Ceyda ve iki kızımla çok sakin bir yaşamımız var. Gece gezmemiz yok. Bütün günüm evimizin kış bahçesinde geçiyor. Büyük kızım 14 yaşında, ona annemin adını verdik, Rosa. Küçük kızımın adı ise Helen. Küçük kızım sanata çok yatkın.
Büyük kızım piyano çalıyor ama derslerinden vakit bulamıyor. Yazın büyük bölümünü Bodrum’daki evimizde geçiriyoruz. Kızlarım ve eşim denizi, yüzmeyi çok seviyor. Mutlu bir aileyiz. Her çarşamba Akaretler’deki sosyete mekanı Kalamata’da sahneye çıkıyorum. Bu tür mekanlar çarşambaları kapalıdır, çünkü o gün risklidir, mekanı dolduracak şarkıcı bulmak zordur. Hafta sonları mekan zaten dolar. Bu yüzden 12 yıldır İstanbul’da ‘Çarşambacı Coşkun’um. Aynı zamanda Türkiye’nin en çok ekstra iş yapan şarkıcısıyım. Bayrampaşa Akvarium AVM’de Coşkun Sabah Sineması açtım. Bir ara sahneden daha çok sinemadan kazandım. Ama yakında başka bir AVM’nin açılmasıyla bizimkinde müşteri, dolayısıyla seyirci azaldı.
“Ajda ve Hülya ile ilgili söylediklerim bir gerçeğin ifadesi”
En son gündeme gelmem A Haber’in yayınına çıkmamla oldu. “Reklam arasındayız” dediler sunucu tweet’leri okumaya devam ediyordu. “Bu sistem erkek sanatçıyı öğütüyor mu?” diye sordu. “Yayındayız” demediği için ben hala reklam arasındayız zannediyorum. “Tabii öğütüyor. Ajda Pekkan 66 yaşında hala süper star” dedim. Bunda bir şey var mı? Reklam arasında olmasam da söylerim bunu. Ama oyuna getirildim diye tahmin ediyorum.
Ertesi gün internete şöyle düştü: Coşkun Sabah Ajda Pekkan ve Hülya Avşar’ı bombaladı, yerden yere vurdu. Nerede bunun yerden yere vurması. Ajda Pekkan’ı övüyorum ben. Ajda bugün 66 yaşında Türkiye’nin en pahalı ekstra fiyatı olan şarkıcısı. 160 bin TL. ekstra fiyatı. Türkiye’nin en çok ekstra iş yapan sanatçısı olarak söylüyorum; bunun eşdeğeri bir erkek şarkıcı var mı 66 yaşında? 66 yaşında ekstra ücreti olarak 40 bin TL. alan bir erkek şarkıcı gösterin bütün servetimi bağışlayayım.
Eski erkek şarkıcılar 45 yaşına gelince bütün medya ellerini çekti onlardan. Tweet atan bir kişi “Ferdi Özbeğen de Coşkun Sabah da son 15-16 yıldır hiçbir üretim yapmadı” deyince de “Üretim şart mı Hülya Avşar son 15 yıl üretim mi yaptı? Ama her zaman medyanın ilgi odağı” dedim. Ama hiçbir üretim yapmadığı zaman Coşkun Sabah ya da Ferdi Özbeğen ilgi odağı olmuyor. Bu çifte standart değil midir? Yani kral çıplak dedim. Gelen tepkilerin yüzde 90’ı tebrik, yüzde 10’u hakaretti. Bu tartışmayla Hülya Avşar’la olan eski ilişkimin yeniden gündeme getirilmesi ne beni ne de eşimi rahatsız etti. Zaten herkes biliyordu, bilgi tazelendi.
Kaynak: 03.03.2013 tarihli Posta Karnaval'dan alınmıştır. Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2013