Mardin’de seçim tarihi yaklaştıkça heyecan daha da artmaya başladı. Adaylar; köy köy, kahve kahve ve mesken mesken dolaşarak kendilerini ve partilerini tanıtma amacıyla halkla iletişim halindeler. Demokrasinin olmazsa olmazı çok sesliliğe ehemmiyet veren gazetemiz, daha önce de belirttiğimiz gibi, sayfalarında bütün adaylara yer vererek adayların seçmen kitlesine ulaşmalarına ve düşüncelerini ifade etmelerine olanak sağlamakta.
Bu kapsamda Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun dikkat çeken adaylarından Mardin Bağımsız Milletvekili Adayı Sayın Erol Dora’yla Türkiye’deki genel seçim atmosferinden Zergan ve Bihurke (Eryeri) deresine varana dek bir röportaj gerçekleştirdik. Şimdi sizleri yaptığımız röportajla baş başa bırakıyoruz:
“Kürtçe, İngilizce, Süryanice ve Ermenice Konuşabiliyorum”
M.Ali BAYBARA: Öncelikle sizi tanımak istiyoruz.
Erol Dora: Şırnak’a bağlı Silopi ilçesi Hessana köyünde 1964 tarihinde dünyaya geldim. İlk, orta ve Lise’yi İstanbul’da okudum. Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni okudum. Şu anda da İstanbul’da serbest avukatlık yapıyorum. Evli ve 2 çocuk sahibiyim. Süryanice benim ana dilim. Çok kuvvetli olmamakla birlikte Kürtçe ve İngilizce’yi biliyorum. Ayrıca Ermenice konuşabiliyorum.
“Kendimizi Diğer Adaylardan Daha Avantajlı Görüyorum”
M.A.B. : Bölgede beklenmeyen birkaç adayın ortaya çıkmasıyla dengeler biraz değişti gibi. Seçim atmosferi biraz daha rekabetimsi bir havaya büründü. Süleyman Bölünmez gibi, Muammer Güler gibi. Sizin yönünüzden bu adayların avantajı veya dezavantajı nelerdir? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Erol Dora : Biz bildiğiniz gibi %10 barajından dolayı BDP olarak seçimlere giremiyoruz. Dolayısıyla mecburen bağımsız adaylar şeklinde giriyoruz. Ve bizim blok da 3 aday gösterdi mardinde. Belki eğer baraj olmasaydı 4 aday da gösterebilirdi. Bu riski almamak adına 3 aday gösterdi. Ben diğer adaylar yönünden bizim bloğun adaylarını şanslı görüyorum. Çünkü diğer adaylar, mesela Muammer Güler bürokrasiden geliyor. Bölgede halkla pek iç içe göremiyorum ben. Dolayısıyla bunu bir avantaj olarak görüyorum. Bölünmez de farklı bir şekilde seçimlere yöneliyor. Daha çok halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik. Bizim durumumuz biraz daha farklıdır. Seçmenlerimize para vb. şeyler dağıtamıyoruz belki ama bizim blok halka demokrasi, barış, operasyonların ve savaşın durması, halkın demokratik anlamda ihtiyaçlarını, özgürlüklerini karşılama yönünde mesajlar vermektedir. Ki bizim bakış açımız bu yöndedir. Bu çatışmalar durmadığı sürece kardeş kanı akacaktır. Türkiye bir çok parayı bu savaşa harcıyor. Kimi kaynaklar bunun 1 trilyon dolara dayandığını söylüyor. Dolayısıyla bölgemizde bu huzursuzluk devam ettiği sürece, işadamları yatırım da yapamıyorlar, çekiniyorlar. Soruya dönecek olursak, bu seçimlerde kendimizi daha avantajlı görüyorum. çünkü biz halkla bütünleşmiş ve halkın istekleriyle örtüşen söylemlerimiz olduğundan dolayı kendimizi şanslı görüyorum.
“Hristiyan Bir Aday Olmam Benim İlgimi Çekmiyor”
M.A.B. : Emek demokrasi ve özgürlük bloğuna baktığımızda farklı kesimlerden insanların aday olduğunu görüyoruz. Siz de bunlardan birisiniz. Bu farklılıklar sandığa nasıl yansıyacak? Biraz daha Türkiyeleşmiş bir BDP mi olacak karşımızda?
Erol Dora:Bu bloğun oluşturulması çok önemlidir. Kamuoyunda ve basında BDP’nin Kürtlerin partisi olduğu yönünde eleştiriler vardı. Bir kürt partisi olmaktan ileriye yönelik bir politikası yok diye nitelendiriliyordu. Fakat bu sefer Türk solundan, Kürtler içindeki diğer partilerden, sosyalistlerden, Alevilerden, sanatçılardan ve benim gibi Süryani adaylardan bir blok oluşturuldu. Benim hristiyan olmam belki sizin ve halkın ilgisini çekiyor fakat bu benim ilgimi çekmiyor. Çünkü bu olması gereken bir şeydir. Olmamasını yadırgamak gerekir. Halkları temsil eden bir meclis varsa ve global anlamda Türkiye’deki bütün insanları temsil ediyorsa her kesimin orda temsil edilmesi gerekir diye düşünüyorum. BDP farklı kesimleri içine alarak Türkiye’nin partisi olmaya yönelik önemli bir adım atmıştır. Seçimlerden sonra da bir çatı parti düşünülüyor zaten. Bu açıdan bu blok Türkiye için çok önemlidir. Bu blok Türkiye için de bir kazanımdır.
“Bihurke’deki Durumdan Utanç Duydum”
M.A.B.: Yerel bir soruna inip bu yönde bir sorum olacaktı. Kızıltepe’de bulunan Zergan Deresi ve Mardin’e bağlı Bihurke (Eryeri) köyünün içinden akan atık sularla ilgili çalışmalarınız olacak mı?
Erol Dora.: Tesadüfe bakın ki az önce Bihurke’den geldik. Açık söylüyorum oradaki durumdan utanç duydum. Belediyecilik konusunda veya o sorunun çözümü konusunda pek fazla bilgi sahibi değilim fakat gerekli bürokratik girişimleri yapacağız tabi ki. Bu beni çok üzen bir durumdur. Ordaki vatandaşlar adına üzülüyorum. Mardin gibi bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış antik bir şehrin sularının o köye akması utanç verici bir durumdur. Bunun sorumlusu her kimse şiddetle eleştiriyorum ve acilen göreve çağırıyorum. İnsanların atık sularla baş başa yaşamaya mahkum bırakılmaları çağdışı bir durumdur. Eğer seçilirsek gerek ben, gerek blok olarak bu konuyla ilgili Türkiye’de gerekse Uluslar arası çapta mücadele vereceğiz. Türkiye’nin gerek Zergan deresini gerekse de Bihurke deresini ıslah etmek için yeterli parası var. Fakat başka yerlere harcanıyor bu paralar maalesef. Gerekirse diğer partilerin de desteğini alarak bu sorunu çözmeye gayret edeceğiz.
M.A.B.: Aday olduğunuz vakit seçim bölgeleri belirlenmeden önce sizin seçim bölgeniz arasında Süryanilerin yoğun olduğu bir bölge olan Midyat’ın olacağı tahmin ediliyordu. Seçim bölgenizin arasında Midyat’ın olmamasının sebebi ne?
Erol Dora: Nusaybin, Midyat ve Dargeçit ilk etapta seçim bölgem olarak belirlenmişti. Hatta bu şekilde biz basına yansıttık. Fakat daha sonra bir takım dengeler gözetilerek seçim bölgem değişti. Özellikle cezaevinde bulunan arkadaşımız Gülseren Yıldırım’ın durumuyla ilgili olabilir bu. Midyat ve Nusaybin tarihi olarak bizim için önemlidir tabi ki. Fakat Mardin’de önemlidir, Derik de önemlidir. Sonuçta hepsi bizim insanımız. Bölgeleri belirleyen partili arkadaşlarımızın her üç adayı da Meclise gönderme amacıyla yaptıkları bir çalışmanın sonucu diye düşünüyorum.
“Milletvekili Olma Kararını Tek Başıma Verdim”
M.A.B.: Seçim çalışmaları kapsamında Süryanilerle görüşmeleriniz oluyor mu? Onlardan gelen destek ne durumda?
Erol Dora : Blokla ilgili olarak BDP bana teklif getirmişti. Binlerce yıldır Kürtlerin ve Süryanilerin bu bölgede beraber yaşadıklarını belirttiler. Milletvekili adayı olma kararını ben tek başıma verdim. Kararımı verdikten sonra bölgeden de diasporadan da olumlu tepkiler aldım. Olumlu bakanların çoğunlukta olduğunu söyleyebilirim. Zaten çoğu arayıp tebrik ettiler.
M.A.B.: Başarı çıtanızı sormak istiyorum. Türkiye genelinde ve bölgede kaç milletvekili çıkarabilirsiniz? Bu konudaki tahminleriniz nelerdir?
Erol Dora.: Benim fikrime göre 35’in üzerinde adayın Meclise gireceğini düşünüyorum. Keşke hepsi girebilse tabi ama, barajın yüksek olması nedeniyle az temsil edilebiliyoruz. Mardin’den 3 adayın da Meclise gireceğine inanıyorum.
M.A.B.: Son olarak seçmenlere ve okurlarımıza bir mesajınız var mı?
Erol Dora: Bütün seçmenlerimizi, Mardin halkını sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Benim adaylığım Halkların kardeşliği bağlamında çok önemlidir. Tarihi süreç içerisinde bölgede lokal anlamda halklar arasında bazı kırılmalar olmuştur. Bu ilişkilerin kardeşlik çerçevesinde inşasına yönelik önemli bir adımdır. Türkiye’de hep Yaşasın Halkların Kardeşliği deniyordu ya, işte benim adaylığım bunun somutlaşması anlamında önemlidir. Mardin değişik etnik grupların ve inançların bir arada yaşamasından dolayı Türkiye için model olabilecek bir kenttir. Türkiye’deki bütün şehirler Mardin gibi olursa, halkların kardeşliğine daha da yakınlaşmış olacağız. Seçimlerden sonra yeni, sivil, demokratik bir anayasa yapılmak isteniyor. Biz blok olarak seçimlerden ne kadar güçlü çıkarsak, o anayasanın daha demokratik, daha sivil olmasına yönelik daha büyük katkılarımız olacaktır. Bu seçimlerin bölgedeki çatışmaların bitmesine, Kürt sorununun çözümüne ve gerçek anlamda bir barışa vesile olmasını temenni ediyor, tüm seçmenleri ve okurları saygıyla selamlıyorum.
Kaynak: Kızıltepe Gazetesi, M.Ali Baybara ; Güncelleme Tarihi: 1 Haziran 2011