“Diyarbakır Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi’nde hayatlarının sonbaharını yaşayan, şehrin son Ermenileri
Sıtkı Amca ile
Bayzer Teyze’nin yaşamlarına yaklaşıyoruz” diyor iki genç belgeselci Deniz Oğuzsoy ve Emre Karadaş. Sarkisyan çiftinin sadakatini anlatan ‘
Duvar’ belgeseli gidenlerin, göç edenlerin de hikâyesi.
Diyarbakırın çok kültürlü geçmişini Mıgırdiç Margosyan’ın çocukluk anılarını anlattığı ‘Gâvur Mahallesi’nden (Aras Yayıncılık, 2002) ve Müjgan Arpat’ın fotoğraflarından dinlemiştik. Margosyan’ın çocukluğunun masalsı şehri, iyi komşuluk ilişkileri, Ermenice-Kürtçe-Türkçe bilen mahallelilerinin anısı bugün
Sarkisyan çiftinde yaşıyor. Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi’nde yaşayan dört aileden biri olan Ermeni çift Bayzer-Sıtkı (Sarkis) Sarkisyan ve Bayzer Teyze’nin kız kardeşi
Viktoria, akrabalarını ve komşularını Diyarbakır’dan uğurlarken onlar ayrılmayı bile düşünmemiş. İbadetlerini Süryani Kilisesi’nde yapan, Kürtçe’yi iyi bilen Sarkisyanlar’ın hiç çocukları olmamış.
Deniz Oğuzsoy ve üniversiteden arkadaşı
Emre Karadaş, ‘
Duvar’ belgeseliyle aslında bir sözlü tarih çalışması yapıyor. 30 dakikalık filmde Sarkisyan çifti çocuk özlemlerini, annelerini, babalarını, 1915’te şehirden gidenlerin hikâyesini, tanışmalarını, evlenip göçenleri, iş için uzaklaşanları ve bir daha geri dönmeyenleri anlatıyor. Diyarbakır’da yaşayan
Deniz Oğuzsoy, ‘
Duvar’ı anlatıyor.
İçimizdeki duvarlar ayırıyor birbirimizi
- Sarkisyan çiftiyle nasıl tanıştınız?
Daha önce Sarkisyan ailesiyle tanışmıyordum. Tesadüfen kilise ziyaretinde gördüm. Bundan sonra sık sık ziyaret etmeye, onları daha iyi tanımaya başladım. Belgesel hazırlama gibi bir düşüncemin olduğunu Sarkisyan çiftine ilettim. Israrlarım sonucunda kabul ettiler. Yaklaşık 8 aylık süre içinde onları her ziyaret ettiğimde belgesel için notlar alıyordum.
- Hikâyelerinde sizi etkileyen ne oldu?
Benim en çok ilgimi çeken yönü yaşlı olmaları ve çocuklarının olmamasıydı. Daha sonra yaşamlarının içine girince yaşadıkları yalnızlıklar ve ailelerinin bütün fertlerinin göç edip gitmesine rağmen onların hâlâ Diyarbakır’ı kendi toprakları ve vatanları sayıp sevmeleri ilgimi çekti.
- ‘Gâvur Mahallesi’ni okumuş muydunuz?
Daha önceki ziyaretlerimde böyle bir kitaptan habersizdim. Belgesel çekmeye karar verdiğimde Sarkisyan çifti kendilerini birçok gazeteci ve yazarın ziyaret ettiklerini anlattılar. Beni de başta gazeteci zannettiler. Onların fotoğraflarını çekeceğimi, röportaj yapacağımı düşündüler. Ama ben onlara belgeselin nasıl bir şey olduğunu, yapım aşamasını anlattım. Ve o süreçte daha önce onlarla çalışan yazar ve gazetecilerin dokümanlarını bana gösterdiler. O dokümanların içinde Margosyan’ın Gâvur Mahallesi kitabıyla tanıştım. Çekimler esnasında çok ilginç şeylerle de karşılaştık. Bayzer Teyze bir türlü kameraya alışamadı. Yazar ve gazetecilerin daha önceki çalışmalarından dolayı kameramızı sürekli olarak fotoğraf makinesi olarak gördü. Ve hâlâ biz onun fotoğraflarını çektiğimize inanıyordu ta ki filmi izleyinceye kadar.
- Film nerelerde gösterildi?
Şu an Fatih Üniversitesi’nin düzenlediği 3’üncü Kristal Klaket Film Yarışması’nda finalist oldu. İlki bu yıl düzenlenen Antakya Film Festivali’nde de birincilik ödülünü kazandı.
-'Duvar’ adı neyi anlatıyor?
Görüş farklılığından dolayı yıkılamayacak duvarlar vardır. Aslında farklılıklarımız bir zenginlik olarak da görülmeli. Duvarların yıkılması için farklı görüşteki insanların birbirini daha iyi anlamaları adına empati kurmaları gerektiğine inanmaktayım. Bizi ayıran içimizde örüp yükselttiğimiz duvarlar.
Kaynak ve Fotoğraf: Hürriyet, Elem Tuğçe Oktay ; Güncelleme Tarihi: 10 Aralık 2009