Öğündük'te gün geceye çabuk kavuşuyor. Şırnak'a bağlı üç Süryani köyünden. Köyün Süryanice adı Mıdıhe (Midin).Tıpkı diğer köy isimleri gibi bu Süryanice isim de unutulmaya yüz tutmuş. Öğündük'te gün batıyor. Ama binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyan bu topraklarda medeniyetlerin güneşi hiç batmıyor. Ve hayat buraya, bir ırmak gibi hiç durmadan yeniden akıyor.
Öğündük köyünde gün erken başlıyor....Genç bir kadın sabahın ilk ışıklarıyla günün ilk öğünü için birşeyler hazırlıyor. Ateşi çoktan yakmış... Ocağın dumanı şafakla tütmeye başlamış. Genç kadın bir yandan etrafında dolanan küçük oğlunu ateşten uzak tutmak için gayret gösteriyor bir yandan da erittiği tereyağını yakmadan yumurtalı bulamacını kararmış tenceresine boşaltmaya çalışıyor. Gün, genç kadın için her zamanki gibi erken başlıyor. Kalabalık nüfuslu bir evin gelini olmak kolay değil. Aynı sokak... Birkaç ev ötede bir grup erkek küreklerini ellerine almışlar. Onlar da güne erken başlayanlardan... Yağmurlar iyice bastırmadan taş evlerinin son tadilatlarını yapıyorlar kış için.
ÜZÜMLERİN YOLCULUĞU BÜYÜK ŞEHİRLERE...
Bir gün önce toplanan üzümler de sabahtan yükleniyor traktörlere. Çuval çuval tartılıyor. Bir kısmı kurutulmuş, ilk mahsülden. Yaş üzümleri yüklerken daha bir ihtimam gösteriyorlar. Bir gün önce toplanan üzümler sabahtan yükleniyor traktörlere. Üzümlerin yolculuğu büyük şehirlere doğru...
Öğündük, Şırnak'a bağlı üç Süryani köyünden biri. Aslında Öğündük için bölgede geriye kalan Süryani köylerinden biri demek daha doğru. Bölgede sayıları bir zamanlar kırkı bulan Süryani köylerinin sayısı şimdilerde bir elin parmaklarından az. Süryanilerin bölgeden ayrılmaya başlaması 1960'lı yıllarda başlamış. O zamanlar tek tük yaşanan göç, bölgede yaşanan terörün ardından yoğunlaşmış. Köyler boşalmış, köylerdeki hane sayıları azalmış. Toprakları sahipsiz kalmış. Resmi olmayan rakamlara göre son 10 yılda Avrupa'ya yaklaşık 20 bin Süryani göç etmiş. En çok Almanya, İsviçre ve Fransa'yı tercih etmişler. Bu ülkeleri ise Hollanda ve Avusturya takip ediyor.
TERÖRÜN ETKİLERİ
Öğündük köyü terörün etkilerini yoğun yaşamış. 1961 yılından bu yana 1625 yıllık Mor Yakup kilisesinde köyün papazlığını yapan Papaz Malki Tok 1994 yılında kaçırılmış. Birinci ayın dokuzuydu diye anlatıyor gözlerinde on anki korkuyla. İdil'de pazar ayinini tamamlamış oradan Haberli Köyüne geçmek üzere yola düşmüş. Yolda eli silahlı iki adam yolculuk yaptığı minibüsün önünü kesmiş.
Ellerini, gözlerini bağlamışlar, bir otomobile bindirmişler. Uzun bir yol gittik diye anlatıyor. Sonra... Sonrası 5 gün 5 gece esaret. Yarım türkçesiyle anlatıyor:
"İki ayağımı zincirle bağladiler. Zincir yukarden kitliydi. Beş gün beş gece o zincirle kaldim. Böyle gözüm bağlı."
Papaz Malki Tok, beş günün sonunda bir yolunu bulup kaçmış. Gün ışığına çıktığında Suriye sınırında olduğunu farketmiş. Hemen askere sığınmış. Malki Tok'u kaçıranlar yakalanamamış ama onun aklına iki adres geliyor.....
Ama iyimserliği de elden bırakmıyor.
"Papazları çok zengin sanıyorlar. Sandılar bende çok para var. Ondan kaçırdılar. Allahtan hiç para yoktu bende..."
Öğündük köyünde 45 hane var. Bunların 35'i çocuklu. Köyde Süryani gelenekleri tümüyle sürdürülüyor. Papaz Malki Tok yeni kuşakları yetiştirdiklerini söylüyor. Köyün çocukları kilisede din eğitimi alıyor. Yeni din adamı adayları Malki Tok'un yardımcısı tarafından yetiştiriliyor.
TAŞ EVLER
Evlerin tamamı taştan yapılmış... Köyün en kutsal mekanı, tek kilisesi Mor Yakup tam 1625 yaşında ama gençliğinden, güzelliğinden, ihtişamından hiç bir şey kaybetmemiş.
GEÇİM KAYNAĞI ÜZÜM
Öğündük'te ana geçim kaynağı üzüm. Öğündüklüler için üzüm, 'ekmek parası' demek, yıllanacak şarap demek... Üzümden pestil, pekmez yapıyorlar. Kurutup satıyorlar. Şarap yapıyorlar.
Şarap, Öğündüklüler için kutsal.Yüzlerce yıldır bölgenin en iyi şaraplarını yapıyorlar. Her evin kendi kileri var.
PESTİLLER, ÇARŞAFLAR ÜZERİNDE KURUTULUYOR
Bağbozumunun ardından en iyi mahsulden yapılan şaraplar dinlenmeye bırakılıyor bu kilerlerde. Taş evlerin taş kilerlerindeki herşey, binlerce yıl öncesinden kalma gibi duruyor. Sanki zaman bu köyde hiç ilerlememiş. Pestiller kurumak üzere el dokuması çarşaflar üzerine bırakılmış... Pekmezler toprak kaplarda... Kurutulmuş biberler, patlıcanlar, renk renk sebzeler sarkıyor tavanlardan...
Yerel kıyafetleri içinde yaşlı bir Süryani kadın sakin hareketlerle kilerini düzenliyor.Çatlamış elleri toprağı hatırlatıyor. Hiç acelesi yok.
"Bir gün" hayat, buradaki insanlar için... Günü bitirip, tüketip bir an önce bir başkasına başlama kaygısı yok... Yaşlı kadın kilerini huzurla, sükunetle düzenliyor. Çünkü o zamanın dışında... Ama yine de zaman herşeyi hızla değiştirmekte üstüne olmadığını göstermenin bir yolunu bulmuş Öğündük köyünde de... Şarapların saklandığı plastik bidonlar zamanın değiştiğine dair bir kanıt gibi duruyor. Şaraplar artık küplerde, fıçılarda değil plastik bidonlarda, pet kola şişelerinde yıllandırılıyor. Şarap özel günlerde, ayinlerde olduğu kadar akşam yemeklerinde de yer buluyor Süryani sofralarında...
KÖY ÇOK BAKIMLI...
Köyün genel çehresi çevredeki diğer köylerden çok farklı. Bu fark tek kelimeyle anlatılabilir... Köy çok "bakımlı". Daha çok ağaç, daha çok ekilmiş toprak,daha fazla özen var...
Öğündük'te gün geceye çabuk kavuşuyor. Sabahın erken saatlerinde başlayan çalışma temposu akşam güneşiyle yerini rehavete bırakıyor. Şırnak'a bağlı üç Süryani köyünden Öğündük'te gün batıyor. Ama binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyan bu topraklarda medeniyetlerin güneşi hiç batmıyor.Taşları nefes alıyor, sokakları akıp gidiyor insanın ayaklarının altından, sarmaşıklara sevdalı duvarları en yanık türküleri fısıldıyor. Ve hayat, bir ırmak gibi buraya hiç durmadan yeniden akıyor.....
(Bu yazı NTVMSNBC sayfasından alınmıştır. Yazar: Başak OĞUZ)