Gazeteci Azer Borteçina, Ekin Yazı Grubu tarafından yayımlanan“ Kültürün Gerçek Tanığı/Güneydoğu Anadolu ” adlı kitabında bölge kentleri, ilçeleri ve tarihi yerlerini anlatıyor. Birer dünya mirası olabilecek kentlerde, tarih ile yaşayanları buluşturup “keşke”lerini aktarıyor. Mardin'in Kıllıt köyü de işte bu mekanlardan biri.
“ Kahvelerimizi içtikten sonra Savur'a on kilometre uzaklıktaki Süryani köyü, Kıllıt 'a gidiyoruz. Terk edilmişliğin ezikliğini sırtında taşıyan köy, hüzünlü mü hüzünlü!.... Kıllıt 'ın anlamı Süryanice “azalan ” demekmiş. Köy, mimari çizgileri, kiliseleri, doğası ile gerçekten çok etkileyici bir yer. Sarı taştan yapılan o güzelim evler dağın tepesinden aşağıya doğru inci bir kolye gibi dizilmiş. Düzlükte 3 kilise; birisinin çan kulesi yıkılmış. Karşı tepelerdeki 360 odalı manastırdan geriye birkaç duvar kalmış. Şarap fabrikası bir kilometre ötede ama, sahibi teröre kurban gittikten sonra kapısına kilit vurulmuş. Jandarma karakolunun olduğu köyde 118 hane var, ama kiminin çamı, çerçevesi dağılmış, kiminin duvarı yıkılmış. Yıkılmayıp yaşanan birkaç ev, dış cephedeki süslemeleriyle göz dolduruyor.
Köyün muhtarı Süryani İlyas Dal. Çınar ağacının altındaki iskemlelere birkaç kişi oturmuş. Selahattin Bey'le biraz Türkçe, ağırlıkla Arapça sohbet ediyorlar. Muhtar İlyas Dal'ın yanındaki Aziz Karademir, Stockholm'de yaşıyor. Diğerleri de Savur'dan misafirliğe gelen komşular. Muhtar köyde 10 kişinin yaşadığını söylerken, Aziz bey lafa girip anlatmaya başlıyor: “İkinci Dünya Savaşı'ndan önce köyde 8 bin kişi yaşardı. 1940'lı yıllardan sonra Süryanilerin bir kısmı Avrupa, Amerika ve Kanada'ya çalışmaya gittiler. 1970'li yıllarda herkes son moda giysileriyle, caddede piyasaya çıkardı. Ama, 1 976'dan sonra büyük göç başlayınca Kıllıt'ın parlayan tüm ışıkları tümden söndü . Geriye sadece 10 kişi kaldı. Bunların bir kısmı çok yaşlı, bir ikisi de zeka özürlü.”
“Bende göç dalgasına kapılıp, 30 yıl önce İsveç'e gittim. Önceleri ithalat-ihracat, sonra lokantacılık yaptım. İsveç'te 10 restoranım var, ama artık kendimi emekliye ayırdım. İşleri beş oğlum idare ettiği için Türkiye'de uzun süre kalabiliyorum. Çok para kazandım ama memleket özlemi içimi tüketiyor . Eski havayı solumak, eşim dostumla hasret gidermek için her yıl 3 ay köyde yaşıyorum. En büyük hayalim Kıllıt 'ın turizme açılması. Evleri restore ettirip tatil köyü haline getirirsek, dünyanın her tarafından insanlar akın akın Kıllıt 'a gelir. Ancak Süryani toplumu korktuğu için bir hamle yapamıyorum !...”
Savur Belediye Meclis üyesi Mehmet Akgül müjde veriyor: “Gazi üniversitesi ve Ankara Mimarlar Odası, Avrupa Birliği'nden kaynak arıyor. Para gelirse bölge yeniden projelendirilecek. Dünya ressamlarını her yıl Kıllıt 'a çağıracağız. Evler de restore edilebilirse, bu muhteşem mekan tekrar canlanacak.”
Muhtarla birlikte Ortodoks, Protestan ve Katolik kiliselerini dolaşmaya devam ediyoruz. İbadete açık olan Mor Yuhanna Süryani Kadim Kilisesi, MS 303 yılında inşa edilmeye başlanmış ama para tükenince yapıya paydos denilmiş. İkinci ve büyük bölüm ancak 100 yıl sonra bitmiş. Süryanilerin dediği gibi, keşke Kıllıt evleri restore edilip turizmin hizmetine sunulabilse. Kıllıt şimdiki görüntüsüyle terkedilmişliğin ezikliğini yaşıyor. ”
Cumhuriyet Gazetesi PAZAR EKİ-18 Ocak 2004