Washington'daki 175 ailelik Süryani Kadim cemaati nihayet kendi kilisesine kavuşmanın huzurunu yaşarken cemaatin lideri hiç görmediği köyüne hasretini anlatıyor
Alexandria, Washington'a 10 km. uzaklıkta, Potomac Nehri kıyısına kurulu 300 yıllık bir yerleşim. Bugün, yaşamışlığım da olan bu küçük kentin yolunu tutacağım. "Mor Efrem" ya da İngilizcesiyle "Saint Aphraim" Süryani Ortodoks Kilisesi'nde, Farit Shammas ile buluşup onun daveti üzerine pazar ayinini izlemek için.
Shammas'la bu ikinci buluşmamız olacak; ilk buluşmamızda ondan çok şey öğrendim. Washington yakınlarında mücevhercilik yapıyor Shammas. 55 yaşında; yumuşacık konuşmayı bilen bir adam. Dükkanına gitmemin iki nedeni vardı: Shammas hem arkadaşım Markus Midin'in amcası hem de Washington bölgesi Süryani Kadim cemaatinin liderlerinden. Hem cemaati dinlemek istiyordum ondan hem de doğrusu Markus'un "Hele bizim aileyi bir anlatsın" demesi merakımı çelmişti.
Şırnak'ın Midin ya da sonradan Türkçe uygun görülmüş haliyle Öğündük köyünden Markus. Mülkiyeli; bir dönem ABD Kongresi'nde staj yaptı. Şimdilerde, New York'ta ikinci mastırına başlamak üzere. Kendisini, "Evvela çiftçiyim, şarapçıyım" diye anlatan, günün birinde Türkiye'de siyasete girmeye kararlı bir genç adam. Markus, Farit Shammas'la birkaç yıl önce, ABD'ye geldiğinde tanıştı ilk kez. Midin-Shammas ailelerinin birbirinden ayrılmasının hikayesi 1917'ye dayanıyor. Kardeşlerin, kuzenlerin tam 60 yıl birbirini hiç görmediği bir hikaye bu.
Midin'den Kudüs'e:
Markus özetçidir:
"1917'de civar Kürtler köyümüzü boşalttı. Herkes başka başka yerlere gitti. Bizim aileden bir kardeş 1920'de köye döndü, diğer kardeşin Filistin'e uzanan bir hikayesi var. 1977'ye kadar ne bizim onlardan haberimiz vardı ne onların bizden."
Siz gelin bir de Farit Shammas'dan dinleyin:
"Kaçtıklarında, babam 5 yaşındaydı. Suriye, Ürdün, Batı Şeria'da yaşadılar. İngiliz işgali altında. Sefalet çektiler. Sonra Kudüs'e yerleşince işler değişti. Babam sevdi Kudüs'ü. İngilizler varken katiplik yaptı. Onlar gidince iş kurdu, hırdavatçı dükkanı açtı. 10 çocuğu oldu, 10'umuzu da okuttu. Eski şehirdeki Yahudi mahallesinde 350 Süryani aileydik. Mor Markus Manastırı'nın yanı başındaki 400 yıllık kubbeli evde doğdum ben... 1975'te 23'ümdeyken, Amerika'ya göçmen geldim çünkü para kıttı. Kardeşlerim oraya buraya dağıldı. Ama kubbeli ev duruyor. Hâlâ düğünler, vaftizler için o eve taşınıyoruz."
Her köyün karakteri
Shammas'ın "oraya buraya" diye anlattığı dağılmanın coğrafyası geniş. Yakın akrabalarının yaşadığıyerleri "Türkiye, Kudüs, Beyrut, Almanya, İsveç, Norveç, Fransa, Avustralya, ABD" diye sıralayıveriyor.
Ben sözü Washington'daki cemaate getirmek istedikçe, o Türkiye'den, Şırnak'tan, Mardin'den laf açıyor. Nar tanelerini değil, nar ağacını konuşmak istiyor sanki.
1293'ten 1932'ye dek Süryani Kadimlerin (yani Süryani Ortodoksların) patriklik merkezi olan Mardin'deki Deyrulzafaran Manastırı'nın resimlerini gösteriyor bana. Annesi Hanneh Kafshini ile babası Gabriel Shammas'ın siyah-beyaz fotoğraflarına bakarken, "Türkiye'de ayrı köylerdenler; karakterleri de farklıydı. Kızım evlendi; damadın ailesi bir başka köyden. Onun karakteri iyice farklı..." diyor.
Aklı hiç görmediği ana-baba memleketinde: "Siyaseti biraz izliyorum. Abdullah Gül'ü biliyorum. Avrupa Birliği sayesinde manastırlarımızın durumu biraz iyileşti ama..."
"Evden önce kilise"
"Ama"sı çok ya, "uzaktan bildiği" sorunlardansa kalbindekini dillendiriyor Shammas:
"Ailemiz yedi diyara bölündü, Allah bizi bir tuttu. Onun için önce Allah, sonra ailemiz; önce kilise, sonra evimiz gelir."
Alexandria'daki Mor Efrem Kilisesi bunun için de önemli.
"1983'te kurduk Washington Süryani Kadim cemaatini. Başkalarının kiliselerinde ayin yapardık. Şimdi 175 aileyiz. Dörtte üçü Türkiye'den; çoğu Mardin'den. Hali vakti iyi olan 50 aile aramızda para toplayıp 1 milyon dolara eski bir Baptist kilisesi satın aldık; Süryani Kadim geleneğine uygun şekle dönüştürdük. Pederimiz John Kawak Şam'dan geldi. Artık her pazar Süryanice ayinimiz var."
Sonra yine Midin'e kayıyor aklı:
"Peder Kawak söz verdi, Türkiye'ye beni o götürecek. Suriye üzerinden, Kamışlı'dan gideceğiz. Yakındır."
Memleketinden gelen toprağa dokunup ağladı
Sohbetin sonunda, Shammas'ın kızı Christine katılıyor bize. Beş aylık torunu Sophia Murad'ı kucağına alıp, insanın hiç görmediği bir yere neden hasret duyduğunu anlatıyor Shammas: "Bak, dede oldum. Memlekette Mor Gabriel Manastırımız varmış; Markus oradan yetişme. Yaşlanınca toprak çekiyor, kendi manastırına yakın olmak istiyor insan. Ağabeyim George Midin'e gitti, bir avuç toprak getirdi. Dokundum, ağladım."
Milliyet Gazetesi Pazar Eki, 5 Ağustos 2007