Son yıllarda Türkiye’de toplumsal barışın sağlanmasına yönelik çalışmaların ivme kazanmasıyla beraber, bugüne kadar dillendirilmeyen sorunlar ve talepler de gün yüzüne çıkmaya başladı. Toplumsal barışın sağlanmasına yönelik yapılacak çalışma, tartışma ve düzenlemelerde Türkiye toplumunun genelinde durum tespiti yapılması kaçınılmazdır. Son 30 yılda Türkiye’de yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal tıkanma, toplumun başat ögelerini etkilemekle beraber azınlık ve hatta az bile tanınan toplulukları da olumsuz etkiledi. Türkiye’nin doğu bölgesinde son 30 yılda yaşanan çatışma ortamı, bölgenin topyekün yapısını değiştirmekle beraber, bu dönem zarfında işlenen faili meçhul cinayetler de sorunun ayrı ve sancılı yönünü oluşturmaktadır. Bölgenin yerli halkı olan Süryaniler de bu dönemde olumsuz etkilendi ve 50’ye yakın Süryani, faili meçhul cinayetlerin hedefi oldu.
Barışın tekrar konuşulduğu, tartışıldığı ve arzu edildiği bir süreçte, siyasi ve toplumsal aktörlerin gözden çıkarmayacakları nokta, barışın hangi temeller üzerinde oturtulacağıdır. Türkiye toplumu yavaş ve ağır olmakla beraber, yakın tarihimizin ne kadar engebeli ve netametli olduğunu öğrenmektedir. On yıllar boyunca yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıklar halı altına serpilmiş ve bunun ideal bir resim olduğu öğretilmiştir. İktidar dışında kalan bütün “öteki”ler inkâr edilmiş ve yok sayılmıştır. Bu anlayış toplumun bütününe enjekte edilerek, farklı yapılar ve kimlikler kendilerine ve birbirlerine iktidar eliyle yabancılaştırılmıştır. Bu anlamda toplumsal barışın sağlanması hem zor ve meşakatli hem de hayati önemi olan bir projedir, toplumun bütün katmanlarını ve ötekilerini kapsamalıdır.
Çatışmaların yoğun olarak yaşandığı 90’lı yıllar birçok hukuksuzluğa, insan hakları ihlallerine ve yasadışı faaliyetlere sahne oldu. Devletin resmi ve gayrı resmi güçleri sınır ve kanun tanımadan “sorunların” çözümünde diledikleri metodları kullandı.
Zira dönem “devlet için kurşun atan ve yiyenlerin şerefli” ilan edildiği dönemdi.
Bu dönemde onlarca köy devlet zoruyla boşaltıldı, insanlar zorunlu ve istenilmeyen göçe tabi tutuldu, onbinlerce aile ve insan perişan oldu ve binlerce insan – her iki taraftan- hayatını kaybetti. Bugünden geriye baktığımızda, önümüzdeki tablonun ne kadar ağır ve korkunç olduğu daha iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. Tartışmasız bir şekilde, bahsi geçen tablonun en ağır ve meşakatli yanı, bu karanlık yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerdir. Bölgede asırlardan beri varolan ve bölge mozaiğinin her taşında izleri bulunan Süryaniler de bu karanlık yıllarda faili meçhul cinayetlerin hedefi oldular.
Süryaniler, Mezopotamya ve bölgenin yerli bir halkı olmakla beraber her dönem bölgenin toplumsal, sosyal, kültürel, mimari ve eğitim dünyasına önemli katkıları olmuştur. Farklı dönemlerde hüküm süren egemenlerin bütün zorluklarına rağmen, dilini, kültürünü ve kimliksel özgünlüğünü koruyabilmiştir. Süryaniler, Cumhuriyet tarihi boyunca farklı zamanlarda büyük zorluklar yaşadı. Yüzyıl başında meydana gelen 1915 Sayfo, akabinde bölgede çıkan ayaklanmalar, Seferberlik Kanunu, Varlık Vergisi ve Kıbrıs Olayları akla gelen ilk büyük olaylardır. Bununla beraber, Süryani okullarının kapatılması ve merkezi Mardin Deyrulzafaran Manastırı’nda bulunan Süryani Patrikliğinin “görülen lüzum üzerine” sürgüne tabi tutulması ayrıca unutulmamalıdır. Buna ilaveten Lozan Antlaşması’nda gayri müslim azınlıklara tanınan haklar Süryaniler için uygulanmamış, kendi kültür ve geleneklerini devam ettirecek yapılara sahip olamamışlardır. Buna karşın, devlet var gücüyle asimilasyonist politikalarla Süryanilerin farklılıklarını yok etmeye çalışmıştır. Azınlıklara tanınan haklardan mahrum kalan Süryanilerin bölgede bulunan yüzyıllık Manastırları, bu engin kültürün, dilin ve kimliğin korunmasında hayati rol oynamıştır. Başta Mor Gabriel Manastırı, Deyrulzafaran Manastırı ve bölgedeki diğer manastırlar birer eğitim yuvaları olarak yüzlerce gence eğitim imkanı vermiştir. Bu açıdan Turabdin bölgesinde Manastır kültürünün devamı Süryaniler için hayati bir nitelik taşımaktadır. Mor Gabriel Manastırı’na karşı devam eden haksız hukuk mücadelesini unutmadan!
Özellikle 90’lı yıllarda alevlenen ve sıklaşan çatışmalarda, Süryaniler tarafsız kalmalarına rağmen ağır bedeller ödediler. Karanlık güçlerin hüküm sürdüğü, hak aramanın yok sayıldığı ve hukuksuzluğun kol gezdiği bölgede işlenen faili meçhul cinayetler hala aydınlanmış değildir. Bu dönem dahilinde Süryaniler arasında ve bölgede tanınan Süryaniler faili meçhul cinayetlere kurban oldu ve köyleri boşaltıldı. Bunların arasında doktor, eski belediye başkanı, iş sahibi, turist ve hatta yaşlı kimseler bulunmaktaydı. Her anlamda savunmasız olan Süryaniler kolay hedef idiler. Yoğun olarak yol kesme şeklinde ve akşamları vuku bulan olaylar bazen günün ortasında da meydana geldi. Bununla beraber fidye için kaçırılan Süryaniler de bulunmaktaydı.
Bölge genelinde yaşanan faili meçhul cinayetler ile kıyaslandığında, Süryanilere karşı işlenen cinayetlerin sayısı azdır. Ancak bu cinayetler, sayıca az olan Süryanilerin bölgedeki gelecek tasarımlarında büyük değişimlere yol açtı. Yaşanan bu olaylardan sonra Süryaniler kitleler halinde bulundukları yerleşim alanlarını terk etmeye başladı ve Avrupa’ya göç etti. Asırlardan beri bölgede varlığını devam ettiren ve toplumsal yaşamın her safhasında izi bulunan Süryaniler böylece elle sayılacak bir topluluğa dönüştü.
Evrensel hukuk standartlarının, barışın ve birlikte yaşamanın tartışıldığı Türkiye’de, yakın ve uzak tarihsel sorunların ortaya çıkarılması ve aydınlatılması önemli bir dönemeçtir. Devletin ve karanlık güçlerin işledikleri cinayetler, hukuk ihlalleri ortaya çıkarılmalı ve sorumlular yargı önüne getirilmelidir. Diğer taraftan barışın sağlanmasına yönelik çalışmalar şeffaf bir şekilde toplumun başat olmayan unsurlarını da kapsamalı ve onların da dertleri ve sorunları unutulmamalıdır. Bu anlamda, özelde Süryanilere karşı işlenen faili meçhul cinayetler ve genelde Süryanilerin siyasi, kültürel ve eğitim sorunları masaya yatırılmalıdır.
1987 – 1998 yılları arasında Faili Meçhul Cinayetlerde hayatını kaybeden Süryanilerin Listesi
1987
Habib Ün (Midyat)
Aho Erdinç (Arbo)
Tumas Behnam (Derik)
Bahho Hure (Derik)
1988
Fehmi Yarar (Midyat)
1990
Yakup Görgün (Midyat)
Gevriye Bulut (Anhel)
Sami Bulut (Anhel)
Yusuf Aykıl (Arnas)
Edibe Aykıl (Arnas)
Melke Kahraman (Midyat)
Şemun Ünal (Bnebil)
Bahhe Akgül (Bnebil)
Yusuf Sürer (Bnebil)
Celil Büyükbaş (Bnebil)
1991
Ishak Tahan (Midyat)
Ferit Adil (Anhel)
Işmuni Adil (Anhel)
Mihayel Bayro (Idil)
1992
Simon Konutgan (İdil)
Fikri Akbulut (Midyat)
Yakup Yonatan (Kızıltepe)
Cırcıs Yüksel (Keleth)
1993
Aydın Aydın (Anhel)
Isa Koç (Anhel)
Aziz Kalaycı (Anhel)
Yusuf Özbakır (Anhel)
Gevriye Durmaz (Anhel)
Gorgis Savcı (Hah)
Georgis Baydar (Idil)
Hamdi Şimşek (Şırnak-Bespin (Görümlü))
Hikmet Şimşek (Şırnak-Bespin (Görümlü))
Hanna Aydın (Hah)
1994
Yakup Mete (Midyat)
Şükrü Tutuş (İdil)
Aziz Çiftçi (Mardin)
Eduard Tanrıverdi (Midyat)
1996
Yusuf Dildar (Hakkari)
Garip Marbel Taner (Hakkari)
Milad Ishak Yalda (Hakkari)
Viya Şoreş Iman (Hakkari)
Imal Gevergis Hanna (Hakkari)
1997
Iskender Aras (Doğançay)
Rehane Aras (Doğançay)
1998
Hanna Adikti (Bespin)
Güncelleme Tarihi: 24 Temmuz 2013
Not: David Vergili, Avrupa Süryaniler Birliği üyesidir.