Süryanilerin ilk kez uluslararası düzeyde düzenlediği Sempozyum Midyat’ta başladı. Büyük katılımın olduğu sempozyuma yurt içinden ve yurtdışından çok sayıda akademisyen katıldı. Ayrıca AKP Mardin Milletvekili
Nihat Eri, Avrupa Komisyonu üyelerinden
Ynvgve Engtsrom, Ulaşılabilir Yaşam Derneği Genel Başkanı
Belgin Cengiz, UYD Proje Koordinatörü
Hacer Faggo ve Avrupa Süryaniler Birliği (ESU) Başkanı
Tuma Çelik ve Mardin-Diyarbakır Süryani Metropoliti
Saliba Özmen katıldı.
Avrupa birliğinin katkılarıyla, Ulaşılabilir Yaşam Derneği ve Avrupa Süryaniler Birliği tarafından eşitlik, tolerans ve barışın geliştirilmesi çerçevesinde Anadolu’da 5 bin yıllık bir uygarlığa sahip olan Süryaniler ve kaybolma noktasına gelen kültürel değerleri hakkında toplumu ve yeni kuşakları bilgilendirmek amacıyla düzenlenen “I.Uluslararası Süryani Sempozyumu bu sene Midyat'ta ilk kez düzenleniyor.
İki günlük sempozyum çalışmasında Süryaniler ile ilgili sorun alanları ele alınarak sunuşlar yapıldı. Sempozyum sonrasında Süryaniler açısından önemli bir tarihi ve kültürel değere sahip 1 Nisan Festivali kutlandı.
Sempozyumda; AKP Mardin Milletvekili Nihat Eri, Avrupa Komisyonu üyesi İsveçli Yngve Engstron, Ulaşılabilir Derneği Yaşam Derneği Başkanı Hacer Foggo, Avrupa Süryaniler Birliği (ESU) Başkanı Tuma Çelik ve Midyat Belediye Başkan Yardımcısı M. Tevfik Baysal açış konuşması yaptılar.
AKP Mardin Milletvekili Nihat Eri konuşmasında: “Süryanilerin yüzünün Türkiye’ye dönük olması gerekiyor. Süryanilerin geleceklerini Türkiye’nin geleceğinde ve aramızda almaları gerekir. Bu ülke hepimizindir. Bir süredir Süryani diasporasında bazı aşırı uçların söylemleri Türkiye Cumhuriyetini rahatsız ettiği bilinmelidir. Bunlar belki de çok az bir kesimdir. Çoğunluk bu şekilde değildir. Gizli kalmış olayları gündeme getirmek genç nesiller arasında kin ve nefret duyguları yaymaya çalışmak doğru değildir. Bu, Süryanilerin Türkiye’ye geri göçünde olumsuz bir etken olarak ortada duracaktır. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümeti burada yaşayan Türkler, Araplar, Kürtler ve Süryanileri kabul etmeye hazırdır. Ellerini açmış onları kucaklamaya hazırdır ve kucaklayacaktır. Ama teröre 30 bin can vermiş bir ülkenin terör bağlantılı ya da farklı söylemlerle Türkiye Cumhuriyetini sıkıştırmaya çalışan düşüncelere de hoşgörüyle yaklaşması mümkün değildir.”dedi. Eri, geçtiğimiz hafta bir Süryani Kilise yetkilisinin bahçesine atılan bombanın ise can kaybı yaşanmadığı için “büyütülecek bir olay olmadığını, medyanın olayı yansıtmasıyla büyütüldüğünü” söylemesi de dikkat çekti.
Süryaniler Lozan’da yok sayılıyor 
Sempozyumun “Süryani Kimliği, Sivil Toplum ve Hukuk” başlıklı oturumunda konuşan TESEV Program Koordinatörü Dilek Kurban ise Eri’nin konuşmasını eleştirerek “Milletvekilinin görevi, devletin taleplerini halkına iletmek değil halkın taleplerini devlete taşımaktır” dedi.
“Uluslararası Azınlık Hakları İlkeleri Çerçevesinde Türkiye’de Süryaniler” başlıklı sunumu yapan Kurban, Lozan’da azınlık haklarıyla sadece “gayrimüslimler” terimi geçmesine rağmen, gayrimüslim grupların hangileri olduğunun hiçbir şekilde belirtilmemiş olduğuna ve pratikte Lozan’ın çerçevesinin sadece Rumlar, Ermeniler ve Museviler ile sınırlandırıldığına işaret etti.
Kurban, “Dolayısıyla Süryaniler Lozan’dan gelen yasal hakları olmasına rağmen 84 senedir bu haklardan yararlanmalarına izin verilmemiştir. Türkiye kendi kurucu anlaşması olan Lozan’ı ihlal etmektedir” diye konuştu. 1923 Lozan’dan bugüne kadar uluslararası hukukun çok değiştiğine ancak, Türkiye’nin hâlâ dış politikasında Lozan’a göre hareket ettiğine değinen Kurban, bununda ikili bir hukuk sistemi yarattığı ve azınlıkları Anayasal sisteme bu anlaşmayla eklemleyerek “azınlık” tanımının toplumda da negatif algılanmasına ve ayrımcılığın derinleşmesine neden olduğuna vurgu yaptı.
Gerçek eşitliğin sağlanabilmesi için dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık uygulanması gerektiğini belirten Kurban, “Ama bütün bunları Anayasal çerçevede yapmak gerekiyor. Lozan diye bir şeyin artık olmaması gerektiğini düşünüyorum ben. Bütün vatandaşlar için tek bir tane yasal düzenleme, her şey onun içinde olsun diye düşünüyorum” dedi.
Avrupa Parlamentosu Üyesi İsveçli Yngve Engstron ise: “Birçok Süryani’nin ülkemizde ve Avrupa’da yaşadığını biliyorum. Süryaniler Avrupa’nın kültürüne katkıda bulunmuştur. Son dönemde Süryanilerin tekrar yurtlarına dönme çabası içinde olduklarını görüyorum. Bu sevindirici bir gelişmedir. O zaman ki durum Türkiye için bir kayıptı. Ama şuan da Süryanilerin tekrar dönüşü ile Türkiye kazanıyor. 1999 yılında Türkiye’ye AB üyelik statüsü verildiğinden bu yana pek çok reformların uygulandığını ve hayata geçirildiğini biliyoruz. Bunların günlük hayatta da uygulandığını görmek istiyoruz. Sivil toplum kuruluşlarını insan hakları açısından önemli buluyoruz. Bu sempozyumun Türkiye'nin kültür çeşitliliğine katkıda bulunmasını ümit ediyoruz" dedi.
Avrupa Süryaniler Birliği ESU Başkanı Tuma Çelik de: “Bu topraklar hepinizin bildiği gibi binlerce yıldır insanlığın yaşamına açıldığı yer. Süryaniler olarak kesintisiz şekilde bu topraklarda en az 7 bin yıllık tarihimiz var. Tabii süreç içerisinde bu topraklarda çok sevinçler yaşadık, ama maalesef acılarda yaşadık. Aslında üzülerek söylüyorum, bu toprakları bırakıp gittik. Paramız oldu, lüks yaşantımız oldu, birçok şeyimiz oldu ama sürekli bir eksik yanımız vardı. İşte biz o yanı tamamlama çabasına girişiyoruz. Önümüzdeki süreçte Süryaniler olarak eksik yanımızı kazanırken, bu toprakların eksilen yanını da tamamlamaya çalışacağız. Üstümüze düşen görevi Türkiye Cumhuriyeti'nin birlik ve bütünlüğü çerçevesi içerisinde birlikte yapmaktan yana olduğumuzu tekrar dile getiriyorum" dedi.
Süryanilerin Kültürel ve Toplumsal Yaşamı başlığı adı altında ESU başkanı Tuma Çelik tarafından yönetilen panelde tebliğlerini sunan konuşmacılar ve konu başlıkları şöyleydi:
Linda Gabriel (ESU) “Süryani Kadını ve Toplumdaki Konumu”; Pd Dr. Shabo Talay (Friedrich Alexander Universität Erlangen-Almanya) “Süryani Dili Tarihinde Türkiye’ de Konuşulan Lehçelerin önemi”; Mehmet Şimşek (Öğretmen) “Süryani Ortodoks Kilise Hiyerarşisi ve Rahiplik Uygulaması”; Fethi Nas (Öğretmen) “Türkiye’de Cemaatler Sosyolojisi; Midyat Örneği”; Nesim Doru (Ankara Üniversitesi, İslam Felsefesi Doktora ) “Düşünce Dünyasında Süryaniler ve Süryani Felsefesine Giriş”; Prof. Dr. Şinasi Gündüz (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) “Harran Süryani Geleneği ve Bilim Mirasına Katkısı”
SÜRYANİ SEMPOZYUMU'NDA İKİNCİ GÜN:
Midyat’ta düzenlenen I. Uluslararası Süryani Sempozyumu ikinci gün oturumları farklı görüşlere sahne oldu. Sabahki panelde; Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi'nden Neşe Erdilek “Süryani Kimliği, Sivil Toplum ve Hukuk”, öğleden sonraki panelde ise Avukat Sabit Halat “Diaspora'da Süryaniler ve Göç” ve Zafer Yörük “Süryani Kimliği ve Kültürel Haklar” konulu panellerin sunumlarını yaptılar.
Sabah ve öğleden sonraki oturumda konuşan konuşmacılar ve konu başlıkları şöyleydi: Midyat Süryani Kültür Derneği Temsilcisi Jakop Gabriel “Süryani Toplulukları Arasında İletişim ve Bir sivil toplum deneyimi.”; İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Doç Dr. Emre Işık, “Türkiye’de Yeni Göçler: 1990’lardan sonra değişen kimlik siyaseti.”; Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Bilim Dalı Doç. Dr. Ahmet Taşğın “Avrupa’ya Süryani Göçü: İsa’nın Doğulu ve Batılı Çocuklarının Karşılaşması.” ; Avrupa Süryaniler Birliği Başkanı Tuma Çelik (ESU) “Göçün Nedenleri, Göç Ülkelerinde Süryaniler ve Geri Dönüşün Koşulları.” ; Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Muzaffer İris “Süryanilerde Göç ve Edebiyat.” ; Maltepe Üniversitesi’nden Hakan Aytekin “Aynı Ağacın Altında Buluşmak.”; Ege Üniversitesi Doktora öğrencisi İhsan Çetin, “Mihalmilerde Etno-Tarih ve Kimlik Analizleri.”Echoue Gavriye (Suriye) “20. Yüzyılda Süryanilerin Suriye’deki Gelişimi.” ; İbrahim Murad (SUL- Lübnan); “Lübnan Süryanilerinin Durumu” ; Dr. Abdürrahim Özmen “Hoşgörüye Maruz Kalmak: Bir Sözlü Tarih Örneği.” ; Doç Dr. Suavi Aydın (Hacettepe Üniversitesi) “Süryani Maddi Kültür Varlığı Üzerine Gözlem” konu başlıkları sunuldu.
Avrupa Süryaniler Birliği Başkanı Tuma Çelik (ESU) konuşmasında katılımcılarla şu bilgileri paylaştı: “Süryaniler hiçbir zaman kendi istekleri ile göç etmemişlerdir. 19. yüzyılın başlarından ve 20. yüzyılın başlarına kadar süren Süryani göçünün temel nedenleri baskılardır. Baskıların değişik biçimleridir. 19. yüzyılda Ortadoğu’da yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönem Süryaniler açısından da yeni bir dönemdir. Bu yeni dönemde Süryanilerde bir gelişme oluyor. Kültürel ve siyasal olarak gelişiyorlar. Süryanilerin çok az bir bölümü gelenlerle birlikte ABD ye ve çeşitli Avrupa ülkelerine göç ediyorlar. Bölgenin artık yaşanmaz bir durum aldığı dönemdir. Bu göç Süryanilerin buradaki konumunu tamamen bitiriyor. 1990 yıllarda da göç edecek insan kalmıyor. Bugün Turabdin bölgesinde 3 bin civarında Süryani varken, sadece Avrupa’da 300 bine yakın Süryani yaşıyor.” dedi.
Tuma Çelik şöyle devam etti: “Süryanilerin geri dönmesi için ekonomik olarak, alt yapı çalışmalarının bölgede yapılması ve adım atılması gerekir. Avrupa’da büyümüş gençler için kültürel anlamda birçok gelişmenim yapılması lazım. Devletin siyasal ve sosyal adımlar atması gerekiyor. Temel sorun ise geri dönüşümün sağlanması. Süryanilerin yasal bir statüsü yok. Süryani kimdir, Süryani ne yapabilir, Süryani ne yapamaz, hakkı nedir? Bu bilinmiyor. Böyle bir ortama da bir Süryani’nin dilini öğrenebileceğini veya bilemeyeceğini dahi bilmiyor. Bir okul açabiliyor mu? Bunları bilmiyor. Sorunun çözümünde Süryanilerin yasal bir statü içerisine alınması gerekir. Bu anayasal bir statü de olabilir. Bunu ayrımcılık için demiyorum. Bunlar yapılmadığı takdirde belki birkaç Süryani aile dönebilir. Ama gerçek göçün olması beklenemez. Geri göçün önü tıkanır. Geri dönecek insanların ihtiyaçları karşılanmadığında bütün bir dönüşü etkileyebilir” diye konuştu.
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Peter Kovachev, Süryanilerin ilk kez düzenlediği sempozyum hakkındaki görüşlerini şöyle belirtti. “Sempozyum sayesinde Süryanilerin kendi seslerini duyuyor olması memnuniyet verici bir gelişmedir. Sempozyum Süryaniler için büyük önem taşıyor. Avrupa Komisyonu bu projeyi sadece Süryani oldukları için değil Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sağlamak için destekliyor. Bu anlamda sempozyumun yararlar getireceğini düşünüyorum. Süryani toplumun kendi sesini kendi düşüncesini duyurması bizi sevindiriyor.Böyle bir sürecin başlaması sevindiricidir. Bu yöndeki gelişmeleri parlamentonun ve yerel yönetimlerin desteklemesi bizi ayrıca sevindiriyor” dedi.
Sempozyumun yapıldığı otelde özel bir televizyon kanalının dizi çekimleri için bulunan sanatçı Tuncer Kurtiz sempozyum ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “Süryani kültürü dünya kültürünün temelidir. Mezopotamya toprakları devamlı talan edilmiş, işgal edilmiştir. Dileğimiz Süryani kültürünün üzerinde tekrar yerini almasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kültüre ihtiyacı da vardır. Dileriz ki bu güzelim topraklarda o medeniyetin yeniden kurulabilmesidir” dedi.
‘Süryani köylerinde kadastro yapılmalı’
Sempozyumun “Diaspora’da Göç ve Süryaniler” oturumunda söz alan Ulaşılabilir Yaşam Derneği Temsilcisi Bilgin Cengiz, güncel sorunun Süryani topraklarındaki mülkiyet sorunu olduğunun altını çizerek “Bugün kırsal nüfusta var olmaya çalışan Süryanilerin en önemli sorunu, ağır bir mülkiyet sorunudur. Bu problemi yaşarken de koruculuk sorununun artık bir işgal biçimine dönüşmüş olmasıdır. Düne kadar topraklarını emanet ederek mecburen gidenin de gönderenin de ağladığı bu ilişkiler, son 20-25 yıl içinde savaşa bağlı olarak çok farklı ilişkilere dönüştü. Değişik toplumlar çöktü, Yezidiler yok oldu. Süryaniler çok ciddi bir nüfus kaybı yaşadı. Kesinlikle köyleri boşaltılan ailelerin tamamını da söylüyorum, bölgemizde pozitif ayrımcılık uygulanması gereken bir gruptur. Yoksa yakın dönemde Süryani sayısı çok daha azalacak. Özellikle kadastro çalışmaları geçen sene çok yoğun krizlere neden oldu. Kadastro çalışmalarının kamu tarafından geriye doğru alınıp acil bölgede Süryani köylerinde, Süryani arazilerindeki tehdidin yumuşatılması, devletin bu konuda özel açıklamalar yapması lazım. Vali manevralarıyla, devletin yerel kurumlarının tek başına çözebileceği bir sorun değildir” dedi.
Midyatlı Süryaniler için bir ilk
Midyat’ta ilk defa gerçekleştirilen Süryani Sempozyumu, anayurtları olan bölgeden gerek 1914-15 yıllardaki tehcir ile gerekse de 1980’ler ve 1990’lardaki çatışmalı ortamlar nedeniyle sürekli göç etmiş Süryanilerin sorunlarının çözümü açısından bir ilk olarak nitelendirildi. Sempozyum sonunda yapılan tartışmalarda sorunların konuşulmaya başlanmasının öneminin altı çizilerek çözüm yolunda bir adım atıldığı vurgusu yapıldı.
Güncelleme Tarihi: 1 Nisan 2007
Haber ve Fotoğraflar: Midyat Habur Gazetesi , Elif Görgü - Evrensel Gazetesi