12 yaşındayken Midyat ilçesine bağlı Aynwardo (Gülgöze) köyünden ayrılarak ailesiyle Belçika’nın Bürüksel kentine göç eden yüzlerce Süryani aileden sadece biri... Giderken çocuk olan Şabo Kamço şimdi ise beş çocuğuyla birlikte çocukken ayrıldığı köye geri dönmenin heyecanını ve sevincini yaşıyor.
Şu an benim yaşadıklarım herhalde
hayal! Çünkü ben buralardan gittiğim gün, tekrar buralara geleceğimi
aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Kim dese inanmazdım ama işte… Diye sözlerini tamamlayamadan boğazı düğümleniyor ve bir süre konuşamıyor, duygulanıyor, anıları canlanıyor, gözlerinde
iki damla yaş süzülüyor.
Gazeteci
Mehmet Halis İş, Araştırmacı Yazar
Mehmet Ali Aslan ve
Şabo Kamço birlikte bir gün içinde
KEFERZE (Altıntaş),
ARNAS (Bağlarbaşı) ve
ZAZ (İzbırak) köylerine giderek oradaki kiliseleri görme fırsatını bulduk. Bir de
Şabo Kamço beyefendinin yıllardır büyük özlemini çektiği yerleri gezdirme şerefine nail olduk. Böyle bir insanla kim birlikte olmak istemez ki...
Amacımız onun buralara derinden duyduğu
hasreti,
özlemi birazcık olsun dindirebilmek. Bizlerden kendisini gezdirmemizi istedi; tabi ki bizde kıramadık. Yıllardır yerinden yurdundan uzakta olan Süryani bir vatandaşımızı dolaştırmak ve ona yol arkadaşlığı yapmak gibi bir teklifi geri çeviremezdik . Tabii ki böyle değerli bir insanla bir an önce bir araya gelmek için uygun bir gün ayarladık ve motosikletlerimizle çıktık yola. Konuşa konuşa kat ediyoruz yolları. Yollar uzayıp gidiyor ama bizler kendimizi konuşmaya o kadar kaptırmışız ki
40 derece sıcağın altında motosikleti sürmek bize sanki gölgede oturmuş gibi geliyordu. Çünkü yıllardır buradaki insanlarla konuşmayı özleyen
Şabo Kamço beyefendiyle konuşurken kimin aklına gelir
sıcak hava ve
güneş. Sizleri de fazla sıkmadan yolculuk ede
rken
Şabo Komço beyefendinin satır aralarında söylediği önemli birkaç satırı siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz:
Şabo Kamço, “buraları tekrar görmek benim için bir
hayaldi yani çok uzaktı. Şimdi sanki
cennetteyim bunu belki kelimelerle anlatamıyorum çünkü inanılmaz duygular içindeyim. Buraların
kokusu,
havası ve
insanı bambaşka, hani insan çok susar ya dünyadaki bütün suları içsem doyamam diye, işte ben de bu şekilde
buralara susamışım.
Avrupa’ya gittiğimde buradaki bu güzel ortamı anlatacağım. Bütün tanıdık ve akrabalara da tavsiye edeceğim gelip
ziyaret etsinler. Beklentimiz buralarda büyük daha farklı alanlarda
iş sahaları açılması. Buradaki insanlar tarımdan başka bir işle uğraşmıyor bu şekilde
hiç bir ilerleme kat edemezler.”
“Çok eski
tarihi anıtlarımız var ve onlara
sahip çıkmamız gerekiyor. Buralara çok turist çekmek gerekiyor ama önemli bir nokta da tarihi anıtlarımızı
korumamız ve
ayakta tutmamız lazım. Turizm önemli bir gelir kaynağı. Bunu
boş vermememiz lazım turizm sayesinde hem tanıtım yapılıyor hem de ülke ekonomisine
katkıda bulunuluyor. Herkes bu konuda
duyarlı olsun.
ZAZ (İzbırak) köyünde çok eski bir yerleşim şehri var ama hepsi
toprak altında kalmış. Böyle yerleri kendi kaderine
terk etmememiz gerekiyor.
Tarih insanlara bırakılmış bir
emanettir. Avrupalılar en ufak tarihi bir yer gördüklerinde derhal onu
koruma altına alırlar. Ama bizler
böyle bir anlayışta değiliz” diye konuştu.
Haber ve Fotoğraflar:
Midyat Habur Gazetesi Güncelleme Tarihi: 20 Ağustos 2005