mara

             
 
HABERLER
Haber Arşivi
Tarihi Süryani Manastırı Restore Edildi

Süryani Kilisesinde Yoga Saygısızlığı

1.Uluslararası Turabdin Sempzoyumu Yapılıyor

Yazarımız Yusuf Beğtaş'a Onur Ödülü

Süryaniler Mor Gabriel'de Buluştu

Site Yazarımızın Kitap İmzalama Etkinliği

Hakkari'de Kiliseyi Temizleyip İbadet Yaptılar

Kaçırılan Çiftin Köyündeki Kiliseye Saldırı

Diril Ailesi: Ciddi Bir Arama Çalışması Yapılmadı

Süryanilerden Diril Cinayetine Tepki: Av Değiliz

Süryani Kurumlarından Diril Çifti İçin Mektup

Süryaniler Kültürlerinin Kaybolmasından Endişeli

Yoksulların Doktorunu COVİD-19 Nedeniyle Kaybettik

Şimuni Diril Son Yolculuğuna Uğurlandı

70 Gün Sonra Gelen Acı Haber

geri | | ileri
 
 
/ MÜSLÜMAN CAMİİNE SÜRYANİ "ALEMİ"
Mardin'in Kızıltepe İlçesi'ne bağlı Gökçe Beldesi'nde yaptırılan caminin ‘alem'ini Süryaniler taktı. Müslüman Saffanoğulları ailesi ile Süryani Gürdal ailesi arasındaki yüzyıllık dostluğun bir nişanesi olan ‘alem'i İstanbul'dan kargoyla gönderen Yakup Gürdal, bugünlerde cami halılarını nereden alabileceğini araştırıyor.

Müslümanlar ile Süryanilerin yüzlerce yıldır ‘akraba çocukları' gibi yaşadığı Kızıltepe'ye bağlı Gökçe Beldesi'nde, yeni yapılan bir cami konuşuluyor bugünlerde. Kendi halinde bir köy iken, bir belediye binasıyla ‘belde'liğe terfi eden Gökçe'nin sakinleri, minibüsten inen yabancıya, pencereleri henüz takılmamış ve içi döşenmemiş camiyi işaret ediyor; “İşte bu caminin alemini İstanbul'dan bir Süryani gönderdi.'' Kubbedeki alem, yakıcı Mardin güneşi altında, dostluk nişanesi gibi parıldıyor.

İstanbul'dan Kızıltepe'ye zeytin dalı uzatır ya da barış güvercini uçurur gibi cami alemi gönderen Süryani'nin adı Yakup Gürdal. Mardin'den yaklaşık 30 yıl önce ayrılan Gürdal ailesi İstanbul'da kuyumculuk yapıyor. Camiyi yaptıranlar ise Gökçe Beldesi'nde Saffanoğulları diye anılan köklü ve zengin bir aile... Saffanoğulları Arap asıllı, tıpkı beldede yaşayan diğerleri gibi... (Gökçe Beldesi'nin çevresinde vaktiyle Arap ülkelerinden göç edenlerin yerleştiği 13 köy daha var. Arapçanın gündelik hayatın bir parçası olduğu bölgede geleneksel Arap giysileriyle dolaşan insanlara da rastlamak mümkün.) Saffanoğulları'ndan Salih Çelik ile Gökçe Beldesi'nde, caminin hemen karşısındaki serin ve geniş evinde, Yakup Gürdal ile de İstanbul Kapalıçarşı'daki kuyumcu dükkanında görüştük.

Salih Çelik, Süryani dostunun ‘alem' jestinden çok hoşnut olmakla birlikte, meselenin iki aile arasında, dededen toruna, babadan oğula süregelen dostluğun bir gereği gibi algılanmasından yana. Her iki taraf da sözleşmişçesine aynı şeyi söylüyor; “Bu yeni bir şey değil ki, biz akrabadan da öteyiz birbirimize...'' Salih Çelik, İstanbul'a her gidişinde Yakup Gürdal'ın evine misafir oluyor; “Eşim hastalandığında on beş gün Yakup Abi'nin Suadiye'deki evinde kaldık. Otelde kalmamıza izin vermez. Onlar da Mardin'e akraba ziyaretine gelince bize uğramadan gitmezler.'' İki aile arasında hâlâ anlatılan hoş bir hikâye var; Salih Çelik'in babası Saffan Çelik İstanbul'a, Yakup Gürdal'ın babası Melek Gürdal'ı ziyarete geliyor. İki eski dost kapı önünde otururken, Gürdal'ın komşuları, yanındaki yaşlı adamı işaret ederek, ‘Neyin olur?' diye soruyorlar. Melek Gürdal, ‘Amcam olur' diye cevaplıyor. Sonraki günlerde, Saffan Çelik'i cuma namazında gören komşular hayrete düşüyorlar; ‘Siz Melek Gürdal'ın amcası değil miydiniz, camide ne işiniz var!'

Salih Çelik'in Kızıltepe'de anlattığı bu hikâyeyi bir kez de İstanbul'da Yakup Gürdal'dan dinliyoruz. Dostlukların ne kadar kavi, hoşgörünün ne kadar kendiliğinden olduğunu gösterecek onlarca hikâye daha var. Mardin'in köylerinde, darda kalanlar için camiden tıpkı salâ verir gibi ‘yardım çağrısı' yapıldığı günlerde, ‘din' ayrımı hiç gözetilmemiş. Yakup Gürdal'ın kendisi gibi Süryani olan arkadaşı İlyas Özasi, sohbetimize katılarak, ‘Babam rahmetli olduğunda, halam, camiye giderek imamdan bu tür bir duyuru yapmasını istemişti' diyor. Sözü Gürdal alıyor; “Bizim ekinimiz iyi mahsul vermediğinde, Salih'in dedesi, buğdayını satar, parayı babamın cebine koyardı.” Süryani evlerinde, Müslüman misafirler için hazır bekletilen seccadeler, ibadet için özel olarak hazırlanan odalar, birlikte yenen bayram yemekleri... “Rahmetli annem, yatılı misafirlerimizi yalnız bırakmamak için onlarla birlikte sahur yapardı. Biz, ramazan günlerinde açıkta sigara bile içmezdik” diyor Gürdal ve bu tavrın altında baskının değil, saygının yattığını vurgulama gereği duyuyor.

İstanbul'dan Mardin'e kargoyla gönderilen ‘alem', dedelerden miras kalan dostluğun, hiç yara almadan hatta daha sağlam biçimde torunlara bırakılacağına dair küçük bir işaret. Her iki aile ve yöre halkı için üzerinde konuşulmaya değmeyecek kadar ‘sıradan', ancak bir o kadar da anlamlı olan bu hikâye, beldenin halihazırdaki iki camisinin namazları cemaatle kılma alışkanlığı edinen mütedeyyin halka dar geldiğinin fark edilmesiyle başlıyor. Üçüncü bir cami için kolları sıvayan Saffanoğulları ailesi, her evden belli bir miktar toplayarak, inşaatta çalışan işçilerin yemeğini sırayla pişirerek, üç torba çimento birinden, beş torba diğerinden bağış kabul ederek camiyi yaptırıyor. Sıra kubbenin üzerine konulacak aleme geldiği zaman, İstanbul'daki Süryani dost Yakup Gürdal'dan ‘parası neyse vermek' üzere bir alem isteniyor. Gürdal, Tahtakale'ye giderek, ‘en iyisinden' bir alem satın alıyor ve 1 metre 75 santim boyundaki alemi ‘amcasının (Salih Çelik'in dedesi) ruhuna hediye' olması temennisiyle Gökçe Beldesi'ne gönderiyor. Mayıs ayında, semavi dinlerin temsilcilerini ve aydınları Mardin'de bir araya getiren ‘Harran Buluşmaları'nı beğenerek izlediğini ve Deyrulzafaran Manastırı'nda Müslüman katılımcılara namaz kılmaları için yer hazırladığını söyleyen Gürdal, ‘'Cami Allah'ın evidir, ben bir mabede hediye gönderdim' diyor. Ancak o, bununla yetinmeye niyetli değil; şimdi sırada cami için halı beğenmek var. Salih Çelik'ten caminin taban ölçüsünü isteyen Gürdal, ‘'Beyazıt Camii'ne gittim, halıları inceledim, üretildikleri firmanın adını görebilir miyim diye arka yüzlerine baktım; ancak bir şey göremedim'' diyor. Gürdal, cami halılarının satıldığı bir yer arayadursun, Salih Çelik, Gürdal'a halı ölçüsü vermekten kaçınıyor; çünkü dostunun daha önce gönderdiği hediyeyi yeterli buluyor. Halı konusunda kimin galip geldiğini önümüzdeki günlerde göreceğiz...


Haber: Ülkü Özel Akagündüz , Aksiyon Haber Sitesi ,

 
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım