Varolan ama pek bilinmeyen bir kültürü tanıtmayı ana hedef belirleyen
Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği, 30 Mayıs 2004 tarihinde bir dayanışma gecesi düzenledi.
Süryani müziğinden örneklerin sunulduğu geceye Süryanilerin yanı sıra bu kültüre duyarlı bir çok kişi ve kuruluş davet edildi.
İstanbul Hotel President'te düzenlenen geceye bir çok davetliyle birlikte Avrupa Birliği Komisyonu Büyükelçiliği Siyasi İşler Danışmanı Sema Kılıçer ile birlikte 4 konuk, T.B.M.M Milli Saraylar Daire Başkan Yardımcısı eski Midyat Kaymakamı Feyzullah Özcan, İstanbul Keldani Katolik Kilisesi ruhani lider vekili Francois Yakan, İstanbul Süryani Katolik Vakıf üyeleri, İstanbul Midyatlılar Derneği ve Gedikpaşa Spor Kulübünden bir grup katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Turabdin Süryani Metropoliti Mor Timotheus Samuel Aktaş, Halep Süryani Metropoliti Mor Georgios İbrahim Hanna, Mardin bağımsız milletvekili Muharrem Doğan, Fatih belediye başkanı Mustafa Demir, İsveç parlamentosu milletvekili Yılmaz Kerimo, Midyat Süryani Kültür Derneği ile yurt içi ve yurtdışından bir çok sivil toplum örgütü de yolladıkları mesajlarla dayanışma gecesini kutladılar.
Gece; sanatçı Bedri Ayseli ve Kenan Menekşe'nin Diyarbakır Eyvan grubu eşliğinde söylediği şarkılarla başladı. Konukların kulaklarına hiç yabancı gelmeyen şarkı ve türkülerle ortama ısınmaları pek uzun sürmemişti. Zaten katıldıkları gecelerde, düğünlerde hep bu türküleri dinlemiş ve oyunlarla bunlara eşlik etmişlerdi. Birazdan sahne alacak sanatçılarla birlikte sıradanlıklar ve alışkanlıkların dışına çıkılacaktı. Çünkü gece için Almanya'dan George İsa, İsveç'ten İsa Reşşo ve Suriye'den Edvard Şavuti adlı Süryani sanatçılar gelmişlerdi. Bu topraklarda doğan bir kültürün müziğinden örnekler sunulması için yine bu topraklardan göç etmiş bu insanlar çağrılmıştı geceye.
Sanatçılar; dayanışma adına bu farklılığı tanıtma görevini seve seve kabul etmişlerdi bu daveti. Hano Kritho adlı eski bir Süryani şarkısı ile programa başlamaları aslında farklı olan güzelliklerin ortaya çıkmasının başlangıcı idi. Çok eski bir Süryani geleneğini anlatan bu şarkı ile birlikte Mezo-Der'in folklor grubu bu güzelliğe ortak olmuştu. Yöresel kıyafetlerle sahneye çıkan ve kısa bir süre önce dernek çatısı altında çalışmalarına başlayan bu gençlerin azim ve istekleri, oyun sırasındaki bazı hatalarını göz ardı etmeye yeterdi. Farklı olan ama pek paylaşılmayan hatta bilinmeyen bu zenginliği görmeyi, tanıtmayı ve paylaşmayı sağlamıştı o gece. Çünkü bu şarkıların ortak bir misyonu vardı. O da yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış ve yaşamaya devam eden bir kültürün varlığından insanları haberdar etmekti. Aşk için, ayrılık için yazılan şarkılar, bu kültürü anlatıyordu dinleyenlere. Söylenen bir Türk, bir Kürt, bir Arap türküsü gibi bir Süryani türküsüyle de insanlar halay çekebiliyordu. Bir mozaiğin iç içe geçmiş renkleri gibi insanlarda kaynaşmıştı o gece. Süryani'nin bir kolunda Türk, bir kolunda Kürt halay çekiyordu çalınan Süryani türküsünün eşliğinde. Mutluydu o Süryani çünkü yanındaki konuğa işte bu da benim müziğim, benim kültürüm diyebiliyordu. Aşkı, özlemi, ayrılığı dile getiren şarkıları kendi dilinden dinletmenin sevincini bir Türk'le, bir Kürt'le paylaşmanın hazzını yaşıyordu.
Mutluydu o Süryani. Belki ev sahibi olmaktı onu mutlu eden. Belki de azınlığın çoğunlukta olmasıydı o gece onu mutlu eden. Ve o gece ki insanlara şarkıları, oyunları ile kendini tanıttırabilmesiydi yüzünün hep gülümsemesine neden olan.Kendi ülkesinde kendi müziği ve folkloru ile bir gece düzenlemek onun için artık özlem olmaktan çıkmıştı. Yıllardır Avrupa'daki yakınlarından böyle gecelerle ilgili kasetler almıştı izlemek için. Ama onun da Avrupa'daki yakınlarına yollayacağı bir iade-i video kasedi vardı artık.
Miras aldığı kültürün, mozaiğin bir parçası olduğunun farkındaydı. Bu parçayı tanımak ve tanıtmakla başlıyordu her şey onun için. O parçaya sevgi duymaktır o mozaiğe sevgi duymanın yolu diyordu içinden. Gecenin sonunda şu temennide bulunuldu: “Mozaikteki parçaların kopup eksilmeden bu güzelliğin ebrulaşacağı günler dileğiyle...”
Haber: www.suryaniler.com sitesi adına Yusuf Atuğ