/ BASINA VE KAMUOYUNA
21 Şubat 2003 tarihli Milliyet
Gazetesinin 18.sayfasında yer alan " SANKİ DEVLET HAKLARI
KOMİSYONU" başlıklı, "TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nda Süryanilerin "tıpkı
Ermeniler gibi toprak talebinde bulunabileceği iddiasında
bulundular" şeklindeki haber bizleri derinden
üzmüştür. İlgili haberde biz Süryanilerin devletimizin üniter yapısı açısından
potansiyel tehlike olarak tanıtılması, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Tarihin de
kanıtladığı üzere, Süryaniler, Türkiye coğrafyasında yaşayan köklü haklardan
birisidir. M.Ö. 4500 yıllarına dayanan tarihleriyle insanlık kültürünün
oluşmasında temel ve özgün bir konuma sahiptirler. Dinsel, dilsel ve diğer
kültürel özellikleriyle Anadolu'nun kopmaz ve ayrılmaz
unsurudurlar.
Süryani toplumu son yıllarda, ekonomik sorunlar ve bölgede
yaşanan olumsuz olaylar nedeniyle, Amerika, Avustralya ve yoğun olarak Avrupa
Birliği ülkelerine göç etmişlerdir. Ancak her ne kadar, göç etmişlerse de, hiç
bir zaman Türkiye ile olan organik ilişkilerini ve bağlarını
koparmamışlardır. Günümüzde, yalnız Süryaniler değil, Türkiye'nin her
köşesinden Avrupa ülkelerine göç etmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları vardır.
Bugün yalnız Almanya'da 2.5 milyon Türk vatandaşı yaşamaktadır. Haberde
belirtildiği gibi "Mardin'de nufüsa kayıtlı 60 bin Süryani var, yaşayan
Süryani sayısı sadece 2000, geri kalanlar Avrupa ülkelerine yerleşmiş, fakat
Türkiye'deki vatandaşlıklarını sildirmemiş oldukları ve Avrupa'da yaşayan
Süryanilerin Mardin'de korkunç boyutlarda arazi satın aldıkları" şeklinde
değerlendirilmesi ve bundan da, Süryanilerin sinsi emeller ve hedefler peşinde
oldukları sonucunun çıkartılması, ilerde toprak talebinde bulunabileceklerini
iddia etmek ve Türkiye'nin üniter yapısı için tehlike oluşturabileceklerini
savlamak, nesnellikle ve gerçeklikle hiç bir ilgisi olmayan ütopik, sanal bir
hayal ürünüdür.
Süryaniler de herkes gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin 1.sınıf
vatandaşıdırlar ve bundan da kıvanç duymaktadırlar. Daha önce belirtildiği gibi,
ekonomik ve diğer yerel sıkıntılar nedeniyle, Süryanilerin Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nden göç etmesiyle bir çok köyleri boşalmış, ister kırsal kesimde ister
şehir merkezlerinde kendilerine ait bir çok gayri menkulleri olduğu gibi
kalmıştır. Bunca köy ve gayrimenkul bu şekilde terk edilmişken, Mardin'de
korkunç boyutlarda arazi satın aldıkları ve bunun altında değişik amaçlar
aramanın ne kadar gerçeklerden uzak, sanal ve hayal ürünü olduğu ortadadır.
Bugün yabancılar dahil-istisnalar dışında- Türkiye'de gayrimenkuller
edinebilmekteyken, Anayasal bir hak olan gayrimenkul edinme hakkının
kullanılmasının altında başka şeyler aramak, demokratik zihniyetle
bağdaşmamaktadır. Türkiye'nin herhangi bir yerinde gayrimenkul edinmek isteyen
bir Süryani Türk vatandaşı, diğer bütün vatandaşlar gibi bu hakkını
kullanabilir. Bu onun yasal ve doğal hakkıdır. Demokratik laik ve sosyal bir
hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, hiç kimseye bir ayrıcalık tanımaksızın,
bütün vatandaşlarına eşit haklar tanımıştır.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu
üyesi olan AKP Tokat Milletvekili sayın Resul Tosun'un "Süryaniler hem her
türlü insan haklarından yararlansınlar, ama devlet de bu tür gelişmeleri göz
önünde bulundursun diye kayıtlara geçirdik" şeklinde yazılı tespitte
bulunması, bizi çok rencide etmiştir. Bu saptamayı bize yönelik yargısız bir
infaz olarak değerlendiriyoruz. Vurgulandığı gibi, kamuoyu ve devlet nezdinde,
geleceğin potansiyel suçlusu olarak lanse edilmeyi içimize sindiremiyoruz. Bu
yaklaşımı, ülkemizin huzur ve bütünlüğünü bozucu bir girişim olarak telakki
ettiğimizi belirtmek istiyoruz. TBMM İnsan Hakları Komisyonu, bölgemizi
bizzat gezerek varolan sorunları yerinde tespit edip, çözülmeleri konusunda
meclise öneriler sunması gerekirken; yeni sorunlar ihdas edip meclise ve
kamuoyuna bu şekilde raporlar sunması, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan
beklenmeyecek bir davranıştır ve ayrıca görevi ile de bağdaşmamaktadır.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi sayın Resul Tosun'un bu tür kanı ve
tespitlere varmış olmasının, başkaları tarafından kasıtlı olarak yapılmış yanlış
bir bilgilendirmeden kaynaklandığına inanmaktayız. Ayrıca devletimizin ve
hükümetimizin bir Süryanilere yönelik yaklaşımı ve bakış açısı, söz konusu
raporda belirtildiği gibi olumsuz olmadığı gayet açıktır. Bunu memnuniyetle
gözlemliyoruz.
Dünyamız ekonomik, siyasal ve kültürel anlamda
globalleşmeye doğru gitmekteyken ve varolan sınırların ortadan kaldırılmaya
çalışıldığı bir dönemde, bu tür sanal yaklaşımlarla uğraşmak hiç kimseye bir şey
kazandırmaz. Ülkemize ve bizlere zaman kaybından başka bir şey kazandırmayacağı
düşüncesindeyiz. Biz Türkiye Süryanileri olarak ülkemiz ve dünya kamuoyuna
şunu deklare etmek istiyoruz: Biz bu ülkenin kopmaz ve ayrılmaz ebrulaşmış bir
parçasıyız. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde ve ekonomik
olarak daha da güçlenmesi bağlamından biz Süryanilere de görevler ve
sorumluluklar düşmekte ve biz her zaman bu sorumluluğun gereği olan rolümüzü
oynamaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Günümüzde Süryanilerin çoğu
Avrupa Birliği ülkelerinde yaşamakta, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan belli
bir seviyeye gelmiş bulunmaktadır. Bu potansiyelin Türkiye'ye aktarılması,
ülkemize hem ekonomik yararlar sağlayacak, hem de ülkemizin Avrupa Birliği ile
olan yakınlaşmasını ve bütünleşmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda Süryanilerin,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girme sürecinde bir köprü olma işlevini
üstlenebileceğine inanmaktayız.
Eski başbakanımız Sayın Bülent Ecevit,
Avrupa'ya göç etmiş bulunan cemaatimizin ülkeye geri dönüşünü teşvik etmek
amacıyla 12-06-2001 tarihinde, münhasıran Süryanilere yönelik olarak genelde
yayınlamışlardır. Genelgesinde "çeşitli sebeplerle ülkeden ayrılıp Avrupa
ülkelerine iltica etmiş veya yerleşmiş olan Süryani asıllı yurttaşlarımızın,
talepleri halinde köylerine geri dönebilecekleri, tüm anayasal, yasal ve
demokratik haklardan serbestçe yararlanmaları devletimizin güvencesi
altındadır" şeklinde beyanda bulunmuşlardı.
Ayrıca Sayın
cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer de Haziran 2001'de Mardin'deki Deyrulzafaran
Manastırımızı bizzat ziyaret ederek, bizleri onurlandırmışlardır. Yeni
hükümetimizin TBMM'den geçirdiği yeni yasa ve yasa değişikliklerinin, bir hukuk
devleti olan Türkiye'nin daha da demokratikleşmesini sağlayacak ve ülkemizin
Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecine ivme kazandıracaktır. Bu kararlı,
demokratik ve emin adımları hayranlıkla izliyoruz. Bizler ülkemizin var olan
sorunlarının çözümü için daima dua ediyor ve devletimizin huzur ve istikrar
içinde sonsuza dek payidar kalmasını yüce Allah'tan niyaz ediyoruz. Derin
saygılarımızla
Timotheos Samuel Aktaş
Turabdin Metropoliti
Filuksinos Saliba Özmen Mardin Metropoliti
Antun Nuay Midyat Süryani
Ynt.Krl.Başkanı
|