Günümüz moda deyimi “Açılım” oluyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Norşîn açılımı” ile başlayan bu süreç, şimdi “Zazaca mevlit açılımı”na kadar geldi. Medyaya bakılırsa Türkiye her gün açılım yapıyor. Öyle ki, üzerindeki eskilerin hepsini atarak yepyeni hale geldi! Oysa günlük yaşam tüm bunların tersini gösteriyor. AKP’nin “Kürt Açılımı”, Ali Baba ile Kırk Haramiler hikayesine dönmüş bulunuyor. Bilindiği gibi, söz konusu hikayede Ali Baba’nın hırsız kardeşi Kırk Haramiler’in altın dolu depolarına girdikten sonra altınların çokluğunu görüp “susam” şifresini unutunca bir türlü kapıyı açamıyor ve sonuçta yakalanıyor. Şifreyi unuttuğu için “Açıl susam açıl” diyemeyince, “Açıl buğday açıl”, “Açıl elma açıl” çağrılarıyla bir türlü kapıyı açamıyor. Şimdi AKP’nin “Kürt açılımı” da gelinen noktada buna benziyor. Sözde Kürt açılımından sorumlu bakan Beşir Atalay, 31 Ağustos günkü genel basın açıklamasında “Kürt” kelimesini, yani şifreyi unutunca, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “açılım” çağrıları bir türlü kapıyı açmıyor. “Kürt” şifresini unutma ardından yaşanan açılım evrimi, “Demokratik açılım”, sonra “Huzur ve kardeşlik projesi”, daha sonra “Milli birlik açılımı”, en son olarak da “terörü yok etme açılımı” haline gelmiş bulunuyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan hala “açılımda kararlı olduklarını” söylüyor. Ancak bu sözler ciddi hiçbir kapıyı açmıyor, artık hiç kimseyi inandırmıyor. Nasıl inandırsın ki! Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Demokratik açılım süreci” dediği sürecin en son gerçekleşen bazı uygulamalarına bakalım: Taş atan Kürt çocuklarına 23’er yıl ceza isteyen mahkemeler başlamış bulunuyor. Hakkari ve Beytüşşebap’ta görüldüğü gibi gösteri yapan halkın üzerine polis dakikalarca kurşun yağdırıyor. En son operasyonla 10 DTP yöneticisi daha tutuklanıp zindana gönderiliyor. Başta Şırnak ve Hakkari olmak üzere Kürdistan’da yoğunlaştırılan askeri operasyonlar sonucu her gün birkaç çatışma yaşanıyor ve kan akmaya devam ediyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın hazırladığı “Yol Haritası” tam bir aydır avukatlarına ve kamuoyuna verilmiyor. Bir PKK yöneticisinin açılım konusundaki açıklamasını yayınladığı için Milliyet gazetesine ceza davası açılıyor. Üniversitede “Kürdoloji” açılacak diye yürütülen tartışmaların sonucunda ancak “Yaşayan Diller Enstitüsü”nün açılışına karar veriliyor. Vs. Vs…
İşte AKP hükümetinin son günlerde yaptıkları bunlardır. Tayyip Erdoğan’ın “Demokratik açılımı” bunlar oluyor. AKP “Kürt açılımı”nı bu biçimde yapıyor. Peki, bunların demokratikleşmeyle, Kürt açılımıyla herhangi bir ilişkisi var mı? Bu biçimde demokratikleşme ve Kürt açılımı olur mu? Bütün bunların Kürt özgürlük direnişini ezme, bastırma ve tasfiye etme çabası olduğu açık değil? Besbelli ki AKP’nin yapmaya çalıştığı bir oyundur. Mevcut söz ve davranışlarla daha inceltilmiş ve derinleştirilmiş bir özel savaş uygulanmaya çalışılmaktadır. Açığa çıkmıştır ki, devlet AKP ile özel savaşı derinleştirme çabasındadır. AKP, gerçek devlet yönetimi için bir demokratikleşme ve sorunların demokratik çözüm gücü değil, sadece bir özel savaş gücüdür. 2007-2008 özel savaş planı başarısız kaldığı için, bu sözlerle yeni bir özel savaş planı hazırlanmaya çalışılmaktadır.
Nitekim AKP sözcülerinin bu yalan propagandalarıyla bir yandan Kürtler ve Türkiye toplumu aldatılıp özel savaşa iç destek sağlanmaya çalışıldığı gibi, diğer yandan da dış destek sağlamak için yoğun çaba harcanmaktadır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bölgede yürüttüğü diplomasi tamamen bu amaca dönüktür. Başbakan Tayyip Erdoğan bu amaç temelinde yeniden ABD’ye gidecek ve 5 Kasım 2007 görüşmesine benzer çaba harcayacaktır. 2007 yılında içte ve dışta yürütülen ittifak çabalarının sınır ötesi de dahil nasıl kapsamlı bir savaşa yol açtığı bilinmektedir. AKP, şimdi de söz konusu tatlı sözlerle iç ve dış kamuoyunu aldatarak yeni bir özel savaş planı hazırlama çabası içindedir. Hem bölgede, hem de AB ve ABD nezdinde yürütülen diplomasinin amacı budur. Bunun için Başbakanlıkla Genelkurmay Başkanlığı son dönemde sık sık bir araya gelmekte ve “mini MGK” denen toplantıları yapmaktadır. Dikkat edilirse bu toplantıların sonuçlarına ilişkin kamuoyuna ciddi hiçbir bilgi verilmemektedir. Neden? Çünkü gizli planlar yapılıyor da ondan. Söylenenin aksine yeni savaş planları yapılıp kararlaştırılıyor da ondan. Yoksa bu toplantılar niye bu kadar gizli tutulsun? Eğer gerçekten söylendiği gibi demokratik açılım tartışılıyorsa sonuçlar kamuoyundan niye gizlensin? Toplantı ve tartışmaların kamuoyuna açık yapılıp ve sonuçları açıklanarak müjde verilmesi ve toplumun rahatlatılması gerekmez mi? Böyle bir durum olsa AKP bunu oya çevirmeye çalışmaz mı? Belli ki böyle bir durum yoktur. Yapılan yeni bir savaş planı üzerinde gizli çalışma yürütmektir.
Başta Kürtler olmak üzere tüm barışçıl ve demokratik güçler bu konuda asla yanılmamalı ve kendini aldatmamalıdır. Eğer AKP hükümeti yeni bir iç ve dış destek sağlarsa bu güzün ve önümüzdeki kışın askeri saldırılarını ve operasyonları daha da yoğunlaştıracaktır. Bu kadar toplantının yapılması ve diplomasi çalışmasına önem verilmesi bunun içindir. Başbakan Tayyip Erdoğan, “Açıl demokrasi açıl” diyerek herkesi aldatıp aslında böyle bir askeri operasyonu hazırlamaya çalışmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Beşir Atalay’ın ifade ettiği “tasfiye” böyle gerçekleştirilmek istenmektedir. Bu konuda başta Kürtlerin aldanmaması çok önemlidir. Yine iç ve dış demokratik güçlerin de kendilerini aldatmamaları gerekir. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş! Günümüzde yaşanan siyasi olaylara, söylenen her söze ve yapılan her işe böyle yaklaşmak gerekir.
Kürtler ve demokratik güçler gerçekten barış ve demokratik çözüm istiyorlar. Bu kesindir ve bundan asla kuşku yoktur. Bu konuda son derece net ve tutarlıdırlar. AKP hükümetinin bu yönlü sözlerine de şartsız destek vermişlerdir. Ancak bunlar sadece demokratik güçlerin ve Kürtlerin anlayış ve tutumlarıdır, devletin yürüttüğü siyaset böyle değildir. Bu nedenle, sadece kendi niyet ve isteklerine bakarak değil de, devletin yürüttüğü politika gerçeğine de bakarak hareket etmek zorundadırlar.
Bunun için de, her zamankinden fazla duyarlı, dikkatli, tedbirli ve hazırlıklı olmak gerekir. Çünkü yeni özel savaş planları, oyunları ancak böyle boşa çıkartılabilir. Demokratik güçler böyle yaparlarsa, her olasılığa göre hazır olurlar ki, o zaman her türlü gelişmeye cevap verirler. Bir bayram sürecinde yine bunları yazmak elbette iyi değildi. Ancak var olan tehlikeler karşısında da gereken uyarıları dillendirmekten başka bir şey yapamazdık. Bu temelde herkesin bayramını kutluyoruz!
|